ABD’nin 42. Başkanı Bill Clinton, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin de dahil olduğu Laureate Uluslararası Üniversiteler Birliği’nin Onursal Başkanı olarak 2 Ekim günü Santral Kampüsü’nde bir konuşma yaptı.
Clinton, verdiği konferansta 2010 yılında dünyanın ve Türkiye’nin kendi gözünden fotoğrafını çekti. Bill Clinton, hem başkanlık döneminde hem de sonrasında üstlendiği sosyal sorumluluk projelerinden referanslarla dünyanın 21. yüzyılda ne kadar öngörülemeyen bir yer haline geldiğini anlattı. Analizlerinde sık sık “sizden farklı olanlara açık olun” temasına vurgu yapan Clinton’ın konuşmasındaki felsefi çerçeve dikkat çekti. Türkiye’ye başkan olarak Kasım 1999’da yaptığı tarihi ziyarete atıfta bulunan Clinton, “O zaman da size inanıyordum, şimdi daha çok inanıyorum” mesajı verdi. Batı’daki eksen tartışmalarına katılmadığını belirten Clinton, Türkiye’nin geleceği konusunda iyimser ve iddialı bir tablo çizdi. Clinton’ın mesajları şöyleydi:
Vizyonunuzu gölgelemeyin
Elbette Batı’da Türkiye’nin bizden uzaklaşıp başka yerlerde uçlara kaydığını düşünenler var. Ben böyle bir şey görmüyorum. Bence Türkiye köprüler kuruyor ve bağımsız bir yön izliyor. Batı’daki şüphecilere kendisine arkalarını dönmenin ters tepeceğini hatırlatıyor. Sizin yerinizde olsam ben de aynı şeyi yapardım. Ancak öte yandan AB’de ya da başka yerde farklı düşünenler sizi bu kadar çıldırtmasın. Bazen saçma olduğunu düşüneceksiniz. AB’ye neden giriyoruz? Gazze’ye yardım götüren geminin başına gelenler. Vizyonunuza baktığınızda bölünmüşlük değil. Siz adil olmayan muamelelere karşı çıkıyorsunuz. Bazı işleri kendi açınızdan yapıyor olabilirsiniz. Bu tür şeyler uzlaşma vizyonunuzu gölgeliyor. Yarattığınız ekonomik modele, dini modele, sosyal modele bakın. Adil olmayan davranışlara maruz kaldığınızı düşünseniz de şunu unutmayın ki insanlar Türkiye’den, İstanbul’dan, Boğaz’dan bu kadar etkileniyor çünkü burayı farklı değerlerin birlikte dünyayı nasıl bir yer haline getirebileceğinin bir metaforu olarak görüyor. O nedenle de sizin gibi düşünmeyenlerin olması normaldir. Türkiye’nin etki edebileceği dünyadaki olasılıkları yaratan yeni ittifakların merkezi olun. Bu sizin 21. yüzyılda yapabileceğiniz tarihi farktır.
Nefes kesici
Eğer ülkenizdeki modernleşme projesi bu şekilde devam ederse, aynı zamanda İsrail ve Filistin barış için uzlaşırsa farklı bir anlayış dünyasına açılan ana kapı olacaksınız. Bu yolda devam ederseniz, hükümet modernleşme ve uzlaşmayı sağlayabilirse bütün dünyaya bunun dinle değil iyi ya da kötü karar almakla ilgili olduğunu kanıtlayacaksınız. Jeo-stratejik konumunuzu maksimize ettiniz, insan potansiyelinizi maksimize etmeye devam ediyorsunuz. Ekonomik büyümenin bir senede eksi yüzde 6’lardan artı yüzde 10’a çıkması nefes kesen bir durum. Eğer bu şekilde büyümeye devam ederseniz artık sizin fakirleşen Avrupa ekonomileri için endişe etmeniz gerekecek. Bugün bulunduğumuz üniversite gibi birçok üniversiteniz var. Tüm bunlarla birlikte dünyaya ‘angajeyiz, bizden farklı olanlardan öğreniyoruz’ diyorsunuz.
Herşey fon müziği
Geriye dönüp hayatıma baktığımda benim için anlamı olan sadece üç şey var. Bitirdiğinizde başladığınızdan daha iyi bir noktada mısınız? Çocuklarınızın parlak bir geleceği var mı? Parçalar dağılıyor mu birleşiyor mu? Diğer her şey fon müziği. Bugün dünyada çok fazla fon müziği var. Çok az insan bu 3 soruya yanıt arıyor. Bugün Türkiye bu kadar iyi gidiyorsa birisi bu sorulara konsantre oluyordur. Umarım hepiniz öyle yaparsınız.
Artık öngörülemiyor
Tarihin, herkesin birbirine en çok bağımlı olduğu dönemini yaşıyoruz. Bu bağımlılık ekonominin ötesine geçmiş durumda. Bu hem iyi hem kötü ya da her ikisi olarak da yorumlanabilir. Hiçbir konuda sınırlar kalmadı. Bu dünyayı dengesiz ve öngörülemeyen kılıyor. Terörizm bile internet üzerinden kendine silah sağlayabilir. Internet üzerinden bir nükleer silah yapmayı öğrenebilirsiniz ya da kara para aklayabilirsiniz. Bütün bunları sizi, depresyona sokmak için anlatmıyorum, bunlar gerçek ve bu nedenle de dünya artık istikrarsız bir ortam.
Liderleriniz Atatürk’ün kabulünün ötesinde dindar
Bill Clinton’a soru yönelten dört Bilgi Üniversitesi öğrencisinden biri de 2001’de Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olan Derya Aslan’dı. Şu anda bir şirkette kurumsal iletişim uzmanı olarak çalışan, televizyonda Geniş Aile ve Kösem Sultan dizilerinde oynayan Aslan’ın sorusuna, Clinton’ın verdiği yanıt oldukça çarpıcıydı:
“İslam’ın rolünü anlamak için insanların önce İslam tarihini ve nereye dayandığını anlaması gerekiyor, Sünni-Şii ayrımının da gerisine ta Ağa Han’a kadar giderek. Kuran’ın Hazreti Muhammed’e nasıl indiğini, Roman Katoliklerdeki Papa’nın neden İslam’da olmadığını anlamaları gerekiyor. Aynı 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e uçakları çarpanların Müslüman olmasının bütün Müslümanların terörü desteklediğini kanıtlamayacağını anlamaları gerektiği gibi. Bunları anlamak için ise gerçekten çaba göstermek gerekiyor. Türkiye’ye baktığımızda bugünkü liderleriniz Atatürk’ün 1920’lerde rahat hissetmeyeceği ölçülerin üzerinde dindar ancak siz yine de onlara anayasa değişikliği için güveniyorsunuz. Bir Rum Ortodoks kilisesinde ayine izin veriyorlar.”
Kâmil insan hediyesi
Clinton’ın ayakta alkışlandığı konuşmanın ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan kendisine bir teşekkür hediyesi sundu. Paşabahçe’nin sınırlı sayıdaki koleksiyonlarından alınan hediye bir ermişi sembolize eden vazoydu. Arıboğan Clinton’ı da ‘Kâmil İnsan’ olarak gördükleri için böyle bir hediye seçtiklerini anlattı. Clinton konferans için para almadı.