Dünyanın ‘sentetik biyoloji’ ile uğraştığı günümüzde Türkiye’de biyomühendislik alanında yetişmiş insan gücü eksikliği var. Bu eksikliği gidermek isteyen BİLGİ, kurduğu biyomühendislik bölümü’nde piyasada eksikliği çok hissedilen “sosyal yönü güçlü” mühendisler yetiştirecek.
Bilgi’nin sosyal ve idari bilimlerdeki birikimi ve liderliğini başka alanlara taşımak ve disiplinlerarası etkileşimle, akademik ve bilimsel zenginlik yaratabilmek düşüncesiyle geçen yıl açtığı Mühendislik Fakültesi bünyesinde hizmete giren biyomühendislik bölümü, Türkiye’de bu alandaki boşluğu dolduracak. 2010-2011 akademik yılında hizmete açılan biyomühendislik bölümü, Mühendislik Fakültesi’nin yenilikçi ve çağa ayak uyduran yaklaşımını, bugün yaşanan biyolojik devrimin bir yansıması ve mühendislik zincirindeki en son ve en büyük halka olarak Bilgi’de yerini aldı.
Bölüme ilk öğrencileri 2010 Eylül ayından itibaren kabul etmeye başladıklarını söyleyen Bilgi Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik Program Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Hasan Otu, yeni eğitim yılında, bölümün kurulumunu sağlam temeller üzerine oturtmayı ve araştırmalara hız kesmeden devam etmeyi planladıklarını söylüyor. Bölümün ders programını oluşturmak, diğer bölümlerle etkileşimlerini belirlemek ve bilimsel projeleri bölüm bünyesinde gerçekleştirmeyi de amaçladıklarını belirten Otu, “Bilgi’nin Laureate Üniversiteler Ağı’nın bir parçası olması büyük bir farklılık yaratıyor. Bu bünyede Bilgi 20’nin üzerinde ülkede faaliyet gösteren 50 civarında akademik kurum ile saydam ve kesintisiz bir bilgi ve insan değişim programı yürütebilme şansına sahip. Bu şekilde hem öğrenci hem de akademisyenler bu ağdaki üniversiteler arasında yapılan geçişlerle başka türlü mümkün olmayan akademik ve bilimsel zenginlik yaratabilecekler” diyor.
Bilgi’yi Türkiye’deki vakıf üniversiteleri arasında çok farklı bir yerde gören Otu, bunun birkaç sebebi olduğunu; öncelikle Bilgi’deki kurumsal yapının hemen öne çıktığını ifade ediyor. Bu kurumsal yapının, işleyişin akademik ve bilimsel olarak pürüzsüz bir şekilde ilerleyebilmesini sağladığına inanan Otu, Bilgi’yi farklı kılan ikinci noktanın ise güçlü akademik kadro olduğunu belirtiyor. “Bilgi’nin geçmişten gelen bu gücü yeni kurulan Mühendislik Fakültesi ile artarak devam ediyor. Son olarak kurulan Laureate Ağı, belli bir akademik, bilimsel ve kurumsal standardizasyon sağlıyor. Bu da gelişimin kişi değil kurum odaklı ve sürdürülebilir olmasını mümkün kılıyor” diyen Otu, biyomühendislik bölümünde Bilgi’nin mevcut birikimini kullanarak, piyasada eksikliği çok hissedilen “sosyal yönü güçlü” mühendisler yetiştireceklerini (güçlü teknik ve pratik donanımlarına ek olarak) vurguluyor. Geleceğin mesleği olan biyomühendisliğin, genetik, biyomedikal, gıda gibi alt dalları barındırması açısından önemli bir alan olduğuna dikkat çeken Otu, bu nedenle meraklı ve öğrenmeye açık öğrencileri Bilgi’nin Biyomühendislik Bölümü’ne çağırıyor.
“Bir biyomühendislik odası kurulmalı”
Bölümde verdikleri teorik derslerin yanında pratik yapma imkanının da olduğunu belirten Otu, yaklaşık 20 dersin teorik anlatımının yanında uygulamalı laboratuar saatlerini de içerdiğini, ayrıca oluşturdukları kurullarla endüstri ile sıkı bir dirsek teması sağladıklarını, bu sayede öğrencilerin mezun olduklarında nasıl bir ortama gireceklerini henüz okurken uygulamalı olarak görebileceklerini ifade ediyor.
Bölümden mezun olacak öğrencilerin iş bulma imkânlarının olduğuna dikkat çeken Otu, “Bu konudaki en önemli eksiklik bir biyomühendislik odasının olmamasıdır. Ancak bunun yakın gelecekte yapılacağını düşünüyorum. Ayrıca devlet de bu mesleği tanıyıp ilgili kamu ve özel kuruluşlarda biyomühendis istihdamını şart tuttuğunda iş alanının artarak genişleyeceğini düşünüyorum. Mevcut haliyle dahi biyomühendislerin geniş bir çalışma alanı var. Bilgi Biyomühendislik Bölümü mezunları; tıp, enerji, tarım, çevre ve gıda sektörü gibi farklı alanlarda çalışabilirler. Bu çerçevede hastane ve klinikler, ilaç, aşı, tanı kitleri, biyopolimer, protez, biyoenerji, biyokimyasal madde ve gıda üretimi yapan kuruluşlar, su arıtma ve çevre atıklarının değerlendirilmesini sağlayan fabrikalar, genetik tanı ve tedavi merkezleri, ve AR&GE laboratuarlarında çalışabilecekler” diyerek bu bölümde okuyanların iş alanlarını sıralıyor. Otu ayrıca, bilimsel kariyer yapmak isteyen mezunların, araştırmacı ve öğretim üyesi olabilmeleri için gerekli alt yapıya sahip olacaklarını da dile getiriyor.
Biyomühendisliğin, biyolojinin girdiği her alanı kapsadığını dile getiren Hasan Otu, biyomühendisliğin kapsadığı alanlarla ilgili, “Biyoloji temel bilimi son 10 yıla kadar mühendislik yaklaşımlarının uygulanabileceği bir bilim dalı değildi. Biyolojide son 20 yıldır yaşadığımız devrimsel gelişim ve değişim artık bunun önünü açmıştır; işte bu disiplinin adı biyomühendislik ya da biyoloji mühendisliğidir. Bu durum sözgelimi 1900’lerin başında elektrik mühendisliği için geçerliydi. Çünkü o zamanlarda fizik biliminde çok önemli gelişmeler yaşanmış, bu bilim fiziksel sistemleri oluşturan parçaların tanımlanıp ölçülebilmesine, bu sistemlerin modellenmesine, manipüle edilmesine ve yapılmasına olanak sağlar hale gelmişti. Bugün Biyoloji biliminde geçerli olan bu durumlar biyomühendisliğin doğmasına sebep olmuştur” diyor.
Yaşamın girdiği her alanı kapsıyor
Biyomühendisliğin ülkemizde popüler hale gelen genetik ve medikal alanları da kapsadığını, ‘biyo’nun ‘yaşam’ anlamına geldiğini, bu nedenle biyomühendisliğin yaşamın girdiği her alana uzandığını açıklayan Otu, biyomühendisliğin ilgilendiği alanlarla ilgili şu bilgileri veriyor: “Burada ‘yaşam’dan kastımız canlı varlıktır. Eğer bu canlı varlıkla insan öngörülürse tıp, medikal, tanı ve teşhis gibi konular, hayvan öngörülürse veterinerlik, model organizmalar kullanılarak yapılan araştırmalar, bitki öngörülürse tarım, ziraat, çevre gibi konular, bakteri öngörülürse mikrobiyoloji, gıda, çevre ve enerji gibi konular biyomühendislerin çalışma alanlarını oluşturur. Bu örnekleri daha spesifik olarak sunmak gerekirse tıp alanında genetik ilişkilendirme, gen bulma, öngörücü biyoişaret bulma, aşı ve ilaç üretimi ve tasarımı; bilimsel araştırma alanında kök hücre, gelişim biyolojisi, doku mühendisliği; tarım konusunda tohum üretimi, verimlilik artırımı; enerji konusunda biyoyakıt; gıda konusunda üretim, geliştirme, fonksiyonel gıdalar; çevre konusunda atıkların faydalı bir şekilde geri dönüştürülmesi biyomühendislerin aktif bir şekilde rol alacakları alanlar olacaktır.”
Türkiye’de biyomühendislik bölümünün Ege, Fırat, Gaziosmanpaşa, İTÜ, Marmara, YTÜ ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde okutulduğunu, genetik, biyomedikal, biyosistem ve benzeri isimler de katıldığında 13 üniversitenin daha bu listeye eklenebileceğini ifade eden Otu, ancak bu alanda ABD’de yüzlerce üniversitede eğitim verildiğini, ülkemizde bu alanda önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyor. Fakat Türkiye’deki öğrencilerin bu durumu avantaja çevirebileceklerini vurgulayan Otu, “Bu dönemde biyomühendislik bölümünden mezun olacaklar hem Türkiye’de bu alana yön verecek kişiler hem de uzun vadede piyasada bu alandaki en tecrübeli mühendisler olacaklar. Bilgi bu alanda sosyal yönü güçlü, ekip çalışmasına yatkın, analitik düşünme yeteneği, sistematik yaklaşım ve etik değerlere sahip, insan sağlığı ve çevreye saygılı, entelektüel, çağdaş araştırmacılar ve mühendisler yetiştirerek farklılığını ortaya koyacak. Öğrencilerimizi hem hesapsal hem de deneysel açıdan güçlü bir eğitimden geçirip, bağlı bulunduğumuz Laureate ağından istifade ederek öğrenci ve akademisyen değişimleriyle uluslararası bir skalayı yakalamayı hedefliyoruz” diyor.
“Türkiye’de bu alanda yetişmiş insan yok”
Bu alanda Türkiye’deki en büyük eksikliğin yetişmiş insan kaynağı olduğunu düşünen Otu, bu alanda teknolojik açıdan dünyayı yakalamanın çok zor olmadığını, ülkemizde araştırmaya ayrılan maddi kaynağın her geçen yıl arttığını, bu şekilde gerekli laboratuar altyapısının; DPT, TUBITAK ve ilgili bakanlıkların araştırma fonları kullanılarak kurulabileceğini ve bu alanda dünyada yapılan araştırmaların yakalanabileceğini belirtiyor. Avrupa’da ve dünyaya biyomühendisliğin akademik olarak daha yaygın bir ortam bulduğunu söyleyen Otu, Türkiye’de de bu eksikliğin açılan lisans ve yüksek lisans programlarıyla giderildiğini belirtiyor
Gündemde ‘sentetik biyoloji’ var
Biyomühendislik alanında son dönemde dünyanın gündemde olan konuların başında DNA sekanslamasının daha hızlı ve daha ucuza yapılabilmesiyle artan tüm genom sekanslama projeleri, hastalıkların genetik sebebini bulan tüm genom ilişkilendirme çalışmaları, kök hücre alanındaki gelişmeler ve sentetik biyoloji olduğunu söyleyen Hasan Otu, bu konuda şunları söylüyor: “Bence en fazla öne çıkan konular bu bahsettiklerimden son ikisi. Bugün “induced pluripotent stem cell” (iPS) hücreleri çalışmalarında bir insanın normal bir hücresine (mesela deri hücresine) 4 gen vererek bu hücrenin embriyonik kök hücre durumuna dönüştürülmesi mümkün. Bu da birçok etik ve legal problemleri çözerek her bir kişinin kendi embriyonik kök hücresini üretmesi ve daha sonra bunları istenilen hücre çeşidine çevirerek hastalıkların tedavisinde kullanılmasının yolunu açıyor. Sentetik biyoloji ise geçtiğimiz Mayıs ayında laboratuar ortamında bir bakterinin üretilmesiyle başladı. Bu bakterinin DNA’sı tamamen sentetik, yani deneyi yapan kişiler tarafından dizayn edilip üretildi; hatta içinde bir e-posta adresi bile kodlandı. Bu gelişme artık istediğimiz şeyleri yapabilen bakterileri üretmemizi sağlayacak; sözgelimi yakıt üreten ya da çevresel atıkları geri çevirebilen bakteriler.”
Yrd. Doç. Dr. Hasan Otu kimdir?
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden 1996 yılında lisans, 1997 yılında yüksek lisans dereceleri ile mezun olan Yrd. Doç. Dr. Hasan Otu, 2002 yılında ABD’de University of Nebraska-Lincoln Electrical Engineering Bölümü’nden Biyoinformatik dalında doktora yaptı. 2002’den itibaren Harvard Medical School’da öğretim üyesi olarak çalışıyor. Boston’da BIDMC Genomik Merkezi Biyoinformatik Birimi direktörlüğü ve Dana Farber-Harvard Cancer Center Proteomik Birimi asosiye direktörlüğü yaptı. Uzmanlık alanı “Biyoinformatik” olan Otu, Biyoinformatik’in yaşam bilimlerinde üretilen verilerin hesapsal analizi ile ilgilendiğini söylüyor. Otu’nun biyoinformatiği kullanarak yaptığı çalışmalar şunlar: DNA sekanslarının analizi (yeni bulunan bir DNA sekansına benzer, tanımlanmış DNA sekanslarının bulunması; değişik organizmalarda yeni gen bulma; türler arasındaki evrimsel gelişimin biyolojik sekanslar kullanılarak incelenmesi; proteinlerin fonksiyonel gruplarının bulunması, tüm genom sekansının elde edilmesi) ve fonksiyonel genomik (kök hücre, kanser, diyabet, kalp hastalığı, karaciğer gelişimi gibi biyolojik ve klinik durumlara ait gen profillerinin bulunması, belirli bir biyolojik olayı -mesela bir ilaca pozitif cevap veren popülasyonun bulunması- kestirebilecek gen ve/veya protein kümesi bulmak) gibi alanlar. Otu’nun son zamanlarda ise “sistem biyolojisi” adı altında toplanabilecek, farklı özelliklerin ölçümü ile elde edilen yüksek çıktılı biyolojik verilerin ağlar ve biyolojik patikalar bağlamında incelenmesi konularıyla ilgileniyor.