University of London International Programmes’ın LSE Ofisi Eski Direktörü Rosemary Gosling, BİLGİ ile yaklaşık 17 yıldır ortaklaşa yürüttükleri ‘Üstün Başarı Programları’ndan mezun olanların oldukça başarılı olduğunu söylüyor.
BİLGİ’nin yaklaşık 17 yıldır Londra Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü ‘Üstün Başarı Programları’, öğrencilere çift diploma vermeye devam ediyor. Programlardan bugüne kadar mezun olan 200’u aşkın öğrenci dünyanın seçkin doktora ve yüksek lisans programlarına burslu kabul ediliyor, özel sektörün ilk tercihi oluyor. Uluslararası platformlarda rekabete açık bireyler yetiştirmek amacıyla hayata geçirilen Ekonomi-İşletme Üstün Başarı Programı ile Matematik-Ekonomi Üstün Başarı Programı’nı tamamlayan öğrenciler, hem BİLGİ hem de University of London International Programmes diplomasına sahip oluyor. Öğrenciler, İngiltere’nin en köklü ve saygın üniversitelerinden Londra Üniversitesi tarafından verilen bu diplomayı İngiltere’ye gitmeden ve dolayısıyla İngiltere’de herhangi bir masraf yapmadan ve Londra Üniversitesi’nin normal okul ücretini ödemeden alabiliyor. Üstelik aldıkları diploma oradaki normal bir öğrencinin aldığı diplomanın aynısı.
University of London International Programmes’ın LSE Ofisi Direktörlüğü’nden geçtiğimiz Ekim ayında emekli olan Rosemary Gosling, BİLGİ’deki öğrencilerin iki programda öğrenim gördüğünü, hem BİLGİ’deki programları hem de kendi programlarını takip etiklerini belirtiyor. 1986 yılından bu yana University of London International Programme ile ilgilenen, uzun yıllar uluslararası öğrenci ve akademisyenlere danışmanlık yapan Gosling, dünya çapında University of London International Programme dahilinde öğretim yapan okul ve kurumlara düzenli olarak ziyaretlerde bulunur, programın başladığı 1994 yılından itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde de görev alır. Emekli olmasına rağmen hala programlarda görev almaya devam eden Gosling, BİLGİ’de yürütülen programlarla ilgili şu bilgileri veriyor: “BİLGİ’de iki program söz konusu. Üstün Başarı Programı öğrencilerin BİLGİ derslerinin yanı sıra bizim derslerimizi aldığı bir program. LSE tarafından hazırlanan University of London International Programme kapsamında öğrenim görüyorlar. LSE’ye gelmiyorlar; LSE öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından incelenen ve LSE tarafından düzenlenen müfredatı takip ediyorlar ama bu bir University of London programı. Yani aslında bize gelmiyorlar. Edindikleri deneyim, BİLGİ’deki deneyimleri. BİLGİ’de olup bitenler sayesinde gelişecekler; bizim programlarımızı görecekler. Birlikteliğimiz bu şekilde. Burada edindikleri deneyim; onları destekleyen öğretim üyeleri, öğrenciler ve idari personelle beraber, birlikte Türkiye’de çalışma ve birey olarak gelişme deneyimi ile bizim tarafımızdan geliştirilen içerik ve yaklaşımın birlikteliği. Yani, programdaki öğrenciler çok şanslı, iki taraftan da faydalanabiliyorlar.”
“Program kolay bir program değil”
Herkesin değil, programı seçenlerin tüm bu olanaklardan yararlanarak çift diploma alabildiğini söyleyen Gosling, programın kolay bir program olmadığına dikkat çekiyor. “Biz de BİLGi’de en iyi öğrencileri istiyoruz” diye konuşan Gosling, çünkü programın adının da zaten Üstün Başarı Programı olduğuna dikkat çekiyor. Daha önce de söylediği gibi, eğer yapabilirlerse tüm öğrencilerin bir programı tamamlama şansına sahip olmasından yana olduğunu vurgulayan Gosling, BİLGİ’nin öğrencileri seçme yöntemini çok etkileyici buluyor. BİLGİ’deki ekonomi ya da uluslararası programlardan yalnızca en iyilerin seçildiğini dile getiren Rosemary Gosling, bununla ilgili şunları söylüyor: “BİLGİ, öğrencilerin gelişmesine olanak veriyor; öğrenciler kendilerini geliştirir, motivasyon gösterir ve aslında bir sosyal bilimci gibi düşünebilirse ve bu da BİLGİ tarafından değerlendirilirse programa girebilirler. Bu program benim deyimimle ‘cesaretsizlere’ göre değil. Bu programda olmayı istemeleri gerekir. Programda yapmaları gerekeni iyi yaparlarsa başarılı olurlar. Motive olmalılar çünkü sadece bu programı değil BİLGİ’deki programlarını da aynı anda yürütüyorlar.”
Ancak tabi bunun o kadar da kolay olmadığını ifade eden Gosling, öğrencilerin okuması, düşünmesini istiyor. Öğrencilerine “Gidip şunu okuyun, bunu okuyun” dediği zaman; “Ne? Daha fazla okuma mı?” diye kendisine karşılık verdiğini söyleyen Gosling, “Ben de ‘Evet, bunu yapmak zorundasınız’ diyorum. Yani cesaretsizlere göre değil; bir formun nasıl doldurulacağı ya da nasıl müdür olunacağını değil; titiz ve kuşkucu olmak, olanların nedenini, nasıl düşünüleceğini ve dünya için nasıl bir fark yaratılabileceğini bulmak için tasarlanmış LSE tarzı müfredatı takip etmeyi gerçekten istiyor olmalılar” diyerek öğrencilerden beklentilerini açıklıyor.
Programa her yıl 20 öğrenci giriyor
Programa genellikle her yıl yirmi öğrenci kabul ettikleri bilgisini veren Gosling, bunlardan bir ikisinin çeşitli nedenlerle programı bırakabildiğini ama çoğunun tüm program boyunca devam etiğini, en az yüzde 70’inin yüksek lisans programlarıyla öğrenimlerine devam etiğini açıklıyor. Gosling, programdan sonra öğrencilerin Amerika’ya, İngiltere’ye, LSE gibi en iyi yerlere gittiklerini, mesela Amerika’ya doktorasını yapmaya giden Duygu adında bir öğrencilerinin olduğunu belirterek, “Şimdi Avustralya’da öğretmenlik yapıyor. Benim ilk öğrencilerimden başka bir harika öğrencimiz de Volkan. O da yüksek lisansını yapmak için LSE’ye geldi ve şimdi de İngiltere’de Golden Sachs’ta çalışıyor. Dünyanın dört bir yanında öğrencilerimiz var; biliyorum çünkü Facebook’talar. Benimle konuşuyorlar, ne kadar gururlu olduklarını görmek beni sevindiriyor” diyerek mezunları hakkında bilgi veriyor.
Programdan mezun olan öğrencilerin büyük ölçüde başarılı olduğunu düşünen Gosling bununla ilgili ise şöyle konuşuyor; “Mesela, yedi ya da sekiz yıl önce yirmi öğrencimizin yüzde ellisi burs alarak doktoralarını yapmaya gitti. Bu inanılmaz bir başarı. Geçen yıl mezun olan öğrencilerimizin yarısı yüksek lisans yaparak öğrenimlerine devam ediyor.”
Öğrencilerin genellikle öğrenimlerine devam etmek için bu programı seçtiğini, daha sonra da başka alanlara yönelebildiklerini söyleyen Rosemary Gosling, şöyle devam ediyor: “Volkan, mesela, şimdi Golden Sachs’ta. Ama kesinlikle, belki öğrenimlerine devam ederek, Türkiye dışında bir deneyim elde etmeliler. Böyle yapan çocuklar var, pardon öğrenciler demek istedim. O kadar yaşlıyım ki çocuklardan bahsediyorum. Onlar benim çocuklarım, daha doğrusu torunlarım. Mesela, Bocconi’ye giden öğrencilerimiz var. Fransa’ya giden öğrencilerimiz var; ilk öğrencilerimizden biri Fransa’ya gitti. Almanya’ya giden öğrencilerimiz de var. Geri dönmeden önce farklı bir deneyim elde etmiş oluyorlar. Sonuç olarak, bazıları doktora çalışmalarına devam etmek üzere gidiyor. Doktorasını tamamlayıp öğretim vermek üzere henüz dönmüş Fatma gibi öğrencilerimiz var. Vanderbilt’e giden öğrencilerimiz var. Öğrenimlerine devam eden öğrencilerimizden bazıları akademisyen oluyor, bazıları da çok iyi işlere giriyor. Neden Çünkü düşünmeyi öğrendiler.”
İlk günden bugüne katılım arttı
Programın ilk yılında iki öğrencilerinin olduğunu, ikisini de çok yakından tanıdığını belirten Gosling, çok şanlı olan bu öğrencilerin, ülkenin önde gelen öğretim üyelerinden ders aldığını dile getiriyor. “Mesela Gülten Kazgan onlardan biriydi. Bu iki öğrenci dört yıl boyunca çok iyi bir öğitim alıp, en yüksek notlarla mezun oldular. Daha sonra BİLGİ, öğrencilerin programımıza gelmesini sağlayan bir vakıf programı geliştirdi. Bu iki öğrenciden sonra çok da parlak olmayan bir yılımız oldu. Öğrenciler programın ne kadar zor olduğunu hesap etmemişti. Sonrasında bir ara verdik. Sonra birdenbire altı öğrenci aldık. Bu altı öğrenci gerçekten çok iyiydi. Her birini yakından tanıyorum; çok başarılı oldular. Volkan onlardan biriydi; aralarında şimdi üniversitede profesör olmuş bir öğrencimiz daha var. Bu harika bir gruptu ve en güzeli deney yapabiliyorduk. Böylece öğretim şeklimiz hakkında deneyler yaptık; onlardan yazmalarını, düşünmeleri istedik. Bu süreçte onları destekleyen Göksel, Koray, Ege gibi insanların varlığı farkı yaratan şeydi. Bu altı öğrenci o kadar konuşuldu ki ertesi yıl herkes bu programa gelmek istedi” diyerek programın gelişim sürecinden söz eden Rosemary Gosling, böyle büyüdüklerini ve bugün her yıl yaklaşık yirmi öğrenci kabul eder hale geldiklerini vurguluyor. Bu yirmi öğrencinin özenle seçildiğini sözlerine ekleyen Gosling, “Öğrenciler birbirlerinden öğrenme fırsatı buluyor. Artık öğrencileri BİLGİ’de oldukları ve programdan bu şekilde haberdar oldukları için değil, Türkiye’de başka yerlerde de programdaki öğrencilerin başarısını duyarak geliyorlar” diyor.
Mezunlarla ilişkini sürdüren Gosling, mezunların BİLGİ’ye çok bağlı olduğunu söylüyor ve bunun sebebini şu şekilde açıklıyor: “Çünkü büyüdükleri, beslendikleri yer BİLGİ. Hepsi değil ama ben öğrencilere oldukça düşkün olduğumdan çoğu benimle iletişimde kalıyor. Onlarla yılda iki kez çok yakın bir şekilde çalışıyorum; her defasında üç günü onlarla birlikte geçiriyorum. Bu süre bana güvenmeleri için yeterli. Ama güvendikleri ben değilim, onlara destek olan BİLGİ ve BİLGİ’deki kadrodur. Bahsettiğim ilk öğrenci grubu, altı kişiydi. Tüm kapılar açık, dersliğin dört duvarı da beyaz tahtalarla döşenmiş, bir köşede gitar duruyor; herkes onlara destek olmaya hazırdı. Bu deneyim kopya edilemez, farkı yaratan da bu.”
Yeni programlar üstünde çalışılıyor
BİLGİ öğrencileri ile dünyanın dört bir yanında bu programda öğrenim gören diğer öğrenciler arasındaki farklardan da söz eden Gosling, hepsinin birbirinden çok farklı olduğunu düşünüyor. “Farklılar çünkü farklı toplumlardan geliyorlar. BİLGİ bu programı bir Üstün Başarı Programı olarak yürütüyor. Singapur’da çok sayıda öğrencimiz var. Singapur öğrenci yönetiminde 10 bin öğrencimiz var. Yüksek rakamlar, güzel bir şekilde düzenlenmiş kalabalık harika dersler. Ama burada farklı bir deneyim var: samimi, cesur, elit. Farkı yaratan da bu. Yani bence Türkiye’de ekonomi ya da işletme ve ekonomi öğrenimi görmek isteyen en iyi öğrenciler buraya gelmeli çünkü böyle bir deneyimi başka hiçbir yerde edinemezsiniz” diye konuşuyor.
Önümüzdeki yıllarda yeni programlar olup olmayacağı konusunda da fgörüşlerini paylaşan Gosling, bazı yeni programlar olacağını açıklıyor. Yeni bir işletme programı olduğunu ama BİLGİ’nin hangi programı açmak istediğini seçebileceğini söyleyen Gosling, eskisi gibi ekonomi, işletme ve ekonomi, ekonomi ve finans programlarında öğretim verebileceğini belirtiyor. “Programları yürütme şeklimiz böyle seçimler yapmayı olanaklı kılıyor. Sanıyorum üniversite başka programlar da hazırlıyor. Mesela, Uluslararası İlişkiler Bölümü bizimle iletişim halinde; mezun olmak üzere olan ve politika, dünya ekonomisi ya da uluslararası ekonomi politik öğrenimi görmek isteyen bir öğrenci grubu var. Hepsi bu alanlarda, hepsi uluslararası ilişkiler alanında öğrenim görmek istiyor” diyen Gosling’e göre, ya Üstün Başarı Programı ile birleştirmek üzere programa daha fazla uluslararası ilişkiler dersleri dahil edilmeli ya da Uluslararası İlişkiler Bölümü böyle bir program yürütmeye başlamalı. Gosling, son olarak, “BİLGİ’deki Uluslararası İlişkiler Bölümü gerçekten çok iyi, öğrencilerimizin böyle bir programda öğrenim görmesi bizi mutlu eder” diyor.
“Bence üniversite toplumun santralidir”
LSE Ofisi eski Direktörü Rosemary Gosling, üniversite nasıl olmalı, nasıl başarılı olunur sorusunu şöyle anlatıyor: “Üniversite, düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olduğunuz, meseleleri farklı bakış açılarından tartışabileceğiniz bir yerdir. Üniversite sorgular, sizden de derin düşünmenizi ve bunu da gerekli araştırmayla desteklemenizi ister. Başkaları için ya da belli projeler için bir şeyler yaptığınız bir yer değildir. Gençlerin deney yapabileceği, gelişip büyüyebilecekleri, dünya için bir fark yaratacak fikir ve değerleri yaratmakta özgür oldukları bir yer olmalı üniversite. Yani, bence üniversite toplumun santralidir. Başarı diyorsunuz, kime göre başarı? Başarı uzun vadede olabilir, ama yine soruyorum kime göre başarı? Benim bakış açıma göre -şu anda 65 yaşındayım- eğer eğilimlilerse ve istiyorlarsa tüm gençlerin üniversiteye gitmelerine fırsat verilmesi gerekir. Yetişebilecekleri, hoşgörülü ve kuşkucu olmayı öğrenebilecekleri bu üç, dört yıla sahip olmalılar. Bence onlar için başarı, üniversiteden ayrıldıklarında doğru seçim yapabilmeleri demek. Toplum için başarı, fikirlerin tartışıldığı böyle bir santrali yoksa toplum ölü demektir. Belli meslekler için başarı; tabi bu da önemli. Avukatlara, mühendislere, doktorlara ihtiyacımız var. Ama başarı yalnızca bu değil. Başarı, anlamlı ve nesiller sonrası için bir fark yaratacak bir dünya yaratmaktır.”
Program, 160 yaşından büyük
University of London International Programmes, dünyada en uzun süredir yürütülen, esnek uzaktan eğitim programlarından biri. University of London, University of London International Programmes -önceki ismiyle University of London External System- aracılığıyla 1858 yılından bu yana programlarını dünyanın dört bir yanından öğrencilerine ulaştırıyor. LSE, University of London’a bağlı okullar ve diğer üniversitelerden geniş bir akademik ve idari kadro, University of London standartlarını koruyarak External System için diploma programları, müfredat, öğretim materyalleri ve sınavlar hazırlamak üzere beraber çalışıyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi de 1994 yılında, University of London International Programme ile paralel yürütülen özel bir program (Üstün Başarı Programı) tasarladı. Bu işbirliği ile International Programme kapsamında kaydı olan tüm öğrenciler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Üstün Başarı Programı’na da kayıt yaptırmış oluyor. Programı başarıyla tamamlayan öğrenciler, hem İstanbul Bilgi Üniversitesi hem de University of London diploması alarak mezun oluyor.