HER ŞEYİ BİLEN ADAM: AYTEKİN KAYALI

Aytekin Kayalı…

Öğrenci işlerini, hocaların odalarını, sınavların açıklanıp açıklanmadığı hatta tuvaletin yerini bile sorduğunuz, her gittiğinizde onu Çağdaş Sanatlar Müzesi (ÇSM Binası) girişindeki masasında bulduğunuz, üniversitenin hem güvenliği hem danışmanı hem de “Ayteklopesi” o…

IMG_1415“Vitae Dergisi’nde BİLGİ’de uzun yıllar görev yapmış çalışanlara da yer verelim” dediğimiz anda birçok kişiden aldığımız isim önerisi aynıydı: “Aytekin Kayalı ile mutlaka röportaj yapmalısınız”. Kısa bir haberleşmenin ardından ÇSM Binası’nın girişinde, kendi cumhuriyetini ilan ettiği danışma masasında buluştuk.

Henüz sohbetimizin başında “Fosil gibi oldum ben” dedi ve yeni gelen öğrencilere oryantasyon turu yapıldığında hocaların onu gösterip, “Evett çocuklar… Bu da Aytekin, üniversite onun üzerine kurulu” diye tanıttıklarını anlattı. Kahkahalar arasında ‘Ağabey’ dedim, ‘Peki sen 20 yıl önce nasıl başladın BİLGİ’de çalışmaya?

“Aslında ben kuruculardanım”

1994 yılının Eylül ayında başladım ben işe. Kendi işimi yapıyordum. Butik işletiyordum. İşlerim kötü gidince birkaç ay bocalama dönemine girdim. Belki de gençliğin verdiği heyecan ile yürütemedim onu. Osman Bayram diye bir arkadaşım vardı. Onun vasıtasıyla BİLGİ’de işe girdim. ‘3-4 ay çalışır sonra kendi işime dönerim’ diye düşünüyordum. O zaman üniversite Maslak binasındaydı. Ben orada başladım. Binaya gittim ama ne yapacağımı, ne olacağını ben de bilmiyordum. Fakat çok güzel bir ortam vardı. Yöneticilerle diğer çalışanlar birlikte çalışıyorlardı sürekli. O gün bugündür buradayım. 3-4 ay derken 20 yıl oldu.

Üniversitenin her anına tanık olanlardansın…

Tabii, aslında ben de kuruculardan biriyim. Öyle görüyorum kendimi :)

Emeğin çoktur… Nasıldı BİLGİ’nin ilk yılları?

İlk günlerde ne olacağını bilmeden masa falan taşıyorduk. Kurulma aşamasında herkes işin bir ucundan tutuyordu. İlk günler, ‘Ben nereye düştüm böyle’ dedim. Bir ay çalışan diğer arkadaşımla eve hiç gitmediğimi biliyorum. Yeniden yapılanma sürecinde gece gündüz orada kalıyorduk. İlk görevim güvenlikti. Henüz kurumsallaşma olmadığından Halkla İlişkiler, danışma falan pek bilinmiyordu. Zaten bir tane müdürümüz vardı her şeyi o yapıyordu. Alımı, satımı, girdisi, çıktısı… Üç kişi başladık güvenlik olarak. Bir de güvenlik müdürü geldi. Başka da kimse yoktu. Daha sonra Baltalimanı binasına geçtim. Çok güzel bir yerdi köşk. Orası herkesin dilindedir. İki yıl orada çalıştıktan sonra Kuştepe’ye taşındık. Başlarda bocaladıysak da çok alıştık sonradan. Kuştepe’nin adı iyi anılmayan bir yerdi. Fakat öğrencilere karşı çok iyilerdi. Bizim patronlar, öğrencilere, ‘Dışarıdan 3 liraya alacağınız şeyi buradan 4 liraya alın’ derlerdi. Kuştepe’yi kalkındırmak için çok uğraşıldı. Spor kursları, kültür sanat kursları açıldı. Eğitim açısından da çok faydalı olundu, maddi açıdan da. Yaklaşık 14-15 sene çalıştım orada da.

“Çok iyi insanlarla çalıştım”

O zamanlarla şimdiyi karşılaştırsan, ne söylersin?

BİLGİ’de yasakçı zihniyet hiçbir zaman olmadı. Türbanın yasak olduğu dönemlerde bile bizim türbanlı öğrencilerimiz vardı. Kapılar herkese açıktı. Hala öyle… İnsanların fikirlerini açıkça ifade ettiği özgür bir üniversite burası. Çok iyi insanlarla çalıştım. Kuruculardan, bana sorarsanız üniversitenin mimarı Oğuz Özerden’dir. Onunla, Yiğit Ekmekçi ile, Ogün Çavdar ile başladık biz. Çok badireler atlatıldı. 600 öğrenciyle başladı şimdi 20 bin öğrencisi var. Ben dahil kimse tahmin edemezdi bu kadar büyüyebileceğini. BİLGİ’deki öğrenciler çok şanslı. Eğitim kadrosu olarak, malzeme olarak her türlü konfora sahipler. Üniversitenin kalitesi her geçen gün artmaya da devam ediyor. Bu yüzden aday öğrenciler de burayı tercih ediyor ve öğrenci sayısı her yıl artıyor.

Bu 20 yılda BİLGİ gelişirken, değişirken senin hayatında neler değişti? 

Askerden geleli iki yıl olmuştu BİLGİ’de işe başlarken. Burası evlendirdi beni :) İki tane çocuğum var. Oğlum liseye gidiyor kızım beşinci sınıfta. Allah uzun ömür verirse burada okutmak istiyorum. Buranın en güzel avantajlarından biri de çalışanların çocuklarını %50 burslu okutmaları. Bütün personele bu imkanı tanıyorlar. Zaten girişken bir yapıya sahiptim. Esnaflıktan geldiğim için ikili ilişkilerim de çok iyiydi. Çenemi çok iyi kullanırım. Onun da etkisiyle burada dehşet bir çevrem oldu. Kıymetimizin bilindiğine sevindik. Tabii bu biraz da bizden kaynaklanmıştır. Babamızdan kalan miras bize dürüstlük ve doğruluk. Bunlardan hiç taviz vermedim ben. O yüzden de 20 seneyi gördüm galiba. İnsanlar geldi gitti, yönetimler değişti ama sağ olsunlar biz buradayız hala. Geçenlerde yine üniversitenin tarihiyle ilgili bir çekim yaptılar. Orada da yer aldım ve söyledim: ‘BİLGİ aşk gibi, tutku gibi… Buradan kopmanın imkanı yok’

Başka iş teklifleri gelmedi mi?

Bazı iş teklifleri aldım. Babamla yaptığım için ticarete de alışmıştım. Gitmeyi düşündüğüm zamanlar oldu ama yapamadım.

“Toktamış Hoca çaya çağırırdı bizi”

Sende çok anı vardır :) Aklına gelenlerden anlatsan bazılarını…  

Rahmetli Toktamış Ateş hoca bizi çok severdi. Ben de onu çok severdim. Çaya çağırırdı bizi. Onu hiç unutamam. Hocalarımın hepsi insana değer veren çok önemli insanlardı. Hala da öyle…

Kuştepe’deyken BİLGİ ile Yeditepe Üniversitesi’nin arasında basketbol maçı oynanmıştı. İlk maç Yeditepe’de olmuştu ve orada çok da hoş olmayan olaylar olmuştu. İkinci maç için Yeditepe’li öğrenciler Kuştepe’ye geldi. Zaten onlar daha gelmeden ilk maçta olanlardan dolayı ortam gergindi. Salon ağzına kadar doluydu. Sporcular da gergin olunca maç yarıda kaldı. Olaylar sokağa taştı. Sloganlar atılıyordu. Yeditepe’li oyuncular salondan çıkamıyordu. Kuştepeli’ler de hemen geldiler ve olaylarda BİLGİ öğrencilere destek verdiler. “Burası Kuştepe buradan çıkış yok” diye bağırıyorlardı. Acayip bir gündü. Yöneticilerin araya girmesiyle yatıştı herkes ama benim unutamadığım günlerden biridir.

Bir keresinde de bir kadın öğrenci beni yemeğe davet etti. Kabul etmedim tabii… Bana ters geliyor öyle şeyler. Normal olarak kalabalık şekilde öğrencilerle yemeğe çıktığım oluyordu.

Bunca zaman her şey güllük gülistanlık geçmemiştir. Öğrencilerle, yöneticilerle tartışma ya da sorun yaşadığın zamanlar olmadı mı hiç?

Tabii, bu kadar zaman içerisinde tartışmalar da yaşadık. Şikayet ettiler beni yönetime ama o zamanlar benim de gençlik zamanlarımdı. Bir de o zamanki öğrenci grafiğiyle şimdiki çok farklı. İlk dönemlerde en sık karşılaştığım laflardan biri, ‘Benim paramla buradasın’dı. Bu laf yüzünden çok tartıştım. Kuştepe’de otoparktan dolayı çok sıkıntı yaşıyorduk. Arabaları okulun önüne çekmek istiyorlardı ben de çektirmiyordum. Dediğim gibi şimdiki öğrencilerle böyle sıkıntılarımız yok. Bakış açıları çok farklı. Ülkede bu kadar olay olurken gözlerini açmışlardır herhalde :)

Bir de yönetime herhangi bir sorunda rahatlıkla çıkabiliyordum. Birebir iletişim halindeydik her zaman. Onlar da sağ olsunlar bugüne kadar hiç geri çevirmediler.

Mezun olan öğrencilerin daha sonra iyi yerlere geldiğini gördüğünde ne hissediyorsun?

Mesela Arda Türkmen BİLGİ mezunu. Beraber çok çalıştık. Birkaç sene önce onun restoranına gidiyordum akşamları çalışmaya. Nevizade’de yeri vardı. Oranın birkaç sene vestiyerliğini biz yaptık. Sonra Halkla İlişkiler olarak çalıştım. Daha sonra kapandı orası.

Geçen bir arkadaşımız geldi diplomasını almaya, ‘Ne yapacaksın yıllar sonra’ dedim. Milletvekili adayı olacakmış. Cem var dershane sahibi. Koska’nın sahibi Adil var. Çoğu finansçı gerçi… Irmak Kazuk var mesela NTV Spor’da.

Bazı arkadaşlara şaka olsun diye, ‘Tuvaletin yerini bilmiyordunuz, bana soruyordunuz’ diyorum :) Daha aklıma şu an gelmeyen ne öğrenciler var. Buranın parçası olduğum için çok mutluyum. Onlar göndermeden de gitmem.

 “Beni unutmasınlar”

Mezunlara söylemek istediğin bir şeyler var mı?

Beni görünce zaten tanıyacaklardır ve mutlu olacaklardır. Veliler bile seviniyor beni görünce. Anıları da canlanacaktır. Çoğu kardeşim, arkadaşım onlar… Lakabım Ayteklope’ydi. Rahat adımlarla koşmak demek. Unutmasınlar beni. Hepsini selamlıyorum ve çay içmeye bekliyorum üniversiteye danışmaya.

Röportaj: Pınar Karahan

Fotoğraflar: Emre Topdemir

 

Powered by Openmedia