İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji ve İngilizce Öğretmenliği Programları 2014 Çift Anadal mezunu ve halen BİLGİ’nin hem Klinik Psikoloji hem de Sosyal Projeler ve Sivil Toplum Kuruluşları Yönetimi Programı’nda yüksek lisansını yapan Duygu Başak Gürtekin, bir sosyal sorumluluk meleği. Hayata Renk Ver Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri olan Duygu, kronik rahatsızlıklar nedeniyle hastanelerde yatan ve uzun süreli tedavi gören tüm çocuklara psiko-sosyal destek sağlamayı amaçlıyor.
Psikoloji’ye ilginiz nasıl başladı?
Bugün konumlandığım yerden baktığımda hem yaşantısal hem de akademik deneyimlerimin beni bir şekilde psikoloji alanı ile temas ettirdiğini ve farklı disiplinler arasında geçirdiğim bu yolculuğun beni Psikoloji ve sanat alanlarında derinleşme eğilimine götürdüğünü söyleyebilirim. Lisans öğrenimime İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Klasik Filoloji alanında başladım. Burada edindiğim bilgi ve birikim beni insanın varoluşuna, dile ve kimliğe dair bir araştırma sürecine yönlendirdi. Böylece eğitimime BİLGİ İngilizce Öğretmenliği ve Psikoloji alanlarında devam etmeye karar verdim.
Psikoloji ile aynı anda İngilizce Öğretmenliği de okumak zor olmadı mı?
Çift Anadal okumak gerçekten çok yoğun ve zorlu bir süreç ama aynı anda farklı disiplinlerden besleniyor olmak bir lisans öğrencisi için hem akademik birikimini, hem de gündelik hayat pratiklerini zenginleştirmek açısından çok büyük bir fırsat. Ben de bu süreçte şiirden, edebiyattan ve dil bilim kuramlarından beslenirken, psikoloji ve sanat arasında daha derin bir bağ kurabildiğime inanıyorum. Bu da beni sanat psikoterapilerine olan ilgimin en büyük kaynağı olan Ebru Sanatı’na daha çok yoğunlaşmamı sağlayan zemini hazırladı. Şu an psikoloji alanında uzmanlık eğitimime, özellikle ebru sanatının ve varoluşçu perspektifin, psikoterapide psiko-sosyal destek programları ile bütünleştirilmesi üzerine çalışmalarımla devam ediyorum.
Hala yüksek lisans çalışmalarınız da devam ediyor. İş hayatını ve okulu aynı anda yürütmek zor olmuyor mu?
Lisans sonrasında BİLGİ’nin Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’ndan kabul almak benim en büyük hayalimdi. Ama hayat bizi her an yeni bir yola sürükleyebiliyor. Ben de hiç beklemediğim anda yaşadığım bir kayıp ve aynı döneme denk düşen ‘Hayata Renk Ver’ ailesi ile tanışmamla kendimi farklı bir alanda çalışırken buldum. Yüksek lisans öğrenimime yine BİLGİ’de Sosyal Projeler ve Sivil Toplum Kuruluşları Yönetimi Programı ile devam ettim. Bu benim için radikal bir karardı. Bu kadar yoğun bir istekle sivil toplum alanında çalışma arzumun en büyük nedeni az önce kısaca bahsetmiş olduğum kayıpla ilgili. Dedemin kanser olduğunu öğrenmemiz ve tedavisinin başlaması lisans öğrenimimin son dönemlerine denk geldi. Bu süreçte ne yazık ki kamu hastanelerinin yataklı servislerinin ihmal edildiği gerçeği ile tanıştım. Hastanede refakat ettiğim dönemde, çocuk hastaların yataklı servislerinin çok daha büyük bir ihmal ve hak ihlali barındırdığına tanıklık ettim. Gördüğüm bu tablo beni kronik hastalık sebebi ile hastanelerde uzun süreli tedavi gören hastalar için, çocuk ve aile odaklı sivil toplum çalışmalarına yönlendirdi. İçinde bulunduğum süreci hem akademik hem de saha deneyimleri ile desteklemek, hasta hakları savunuculuğu alanında önemli bir adım atmak için beni en doğru şekilde yönlendireceğine inandığım Sosyal Projeler ve STK Yönetimi Programı’ma böyle başladım. Bu programın bana kazandırdığı deneyimin gerçekten paha biçilmez bir yanı olduğunu düşünüyorum. Özellikle dernek kapsamında yürüttüğümüz psiko-sosyal destek projelerini geliştirme ve hasta çocuk hakları savunuculuğu ile ilgili kampanyalarımızda bu programın bana ve Hayata Renk Ver’e çok yönlü bir rehberlik ettiğini söyleyebilirim. Bu programla eş zamanlı olarak sivil toplum çalışmalarımız beklediğimizin çok üzerinde iyi geri bildirimler alarak devam etti.
”Colors Matter For Health” projesi, Here for Good Initiative için 2015 BİLGİ Şampiyonu oldu ve ardından BİLGİ’yi uluslararası sahada temsil ederek Laureate tarafından sosyal etki yaratan en iyi 10 projeden biri seçildi. Bu projeden bahseder misiniz…
Bu proje ilk olarak hasta çocuk hakları savunuculuğu çalışmalarıyla başladı. Öncesinde daha araştırmaya dayalı bir süreç hakimken, Hayata Renk Ver kapsamında hastanelerde yapmaya başladığımız pilot çalışmalardan yola çıkarak belirlediğimiz hedef büyüdü ve BİLGİ’nin de desteğiyle proje bu noktaya geldi. Bu projenin temel iki alanı vardı. İlki hasta hakları savunuculuk çalışmalarını daha görünür kılabilecek ve başta hastalar ve hasta yakınları olmak üzere ihtiyacı olan hedef kitlenin farkındalığını arttırmaktı. Diğeri ise kronik hastalık sebebi ile kamu hastanelerinin yatan hasta servislerinde tedavi gören çocuklar için sanat psikoterapileri teknikleri ile güçlendirilmiş psiko-sosyal destek hizmeti sunmaktı. Projenin bu iki alanda geldiği yere baktığımızda, Türkiye’nin çeşitli coğrafyalarında savunuculuk kampanyalarımızı, renkli maske çalışmalarımızı ve kronik hastalıklara dair farkındalık söylemlerimizi duyurduğumuz pek çok alan yarattık. Bu hem saha çalışmalarımızı hem de savunuculuk çalışmalarımızı çok olumlu yönde etkiledi. Proje kapsamında bugüne kadar yaklaşık 1000 çocuğumuzu psiko-sosyal destek programlarımıza dahil ederek hastalık algılarını kötü ve korku duyulan bir yerden, daha mücadeleci ve umut dolu bir noktaya taşımaya çalıştık. Bunu yaparken diğer psiko-sosyal destek programlarından farklı olarak Collors Matter For Health’in en özgün yanı sanatı ve özellikle Ebru Sanatı’nı kendini ifade etmenin en önemli yolu olarak belirleyip, kullandık.
Şu an Yönetim Kurulu Üyesi olduğunuz ve Genel Sekreterliğini yürüttüğünüz Hayata Renk Ver Derneği ile birlikte SOSDES Projesini koordine ediyorsunuz bu projeden bahseder misiniz? Neler yapıyorsunuz ve neler yapacaksınız?
Öncelikle kısaca dernekten bahsetmek istiyorum. Hayata Renk Ver Derneği olarak hedefimiz kronik hastalıklar sebebiyle hastanelerde yatan ve uzun süreli tedavi gören tüm çocuklara psiko-sosyal destek sağlamak amacıyla projeler geliştirmek. Bu doğrultuda öncelikle çocukluk çağı kanseri, astım gibi kronik hastalıklara dair toplumsal farkındalık yaratmak ve zaten çok zorlu tıbbi süreçlerle mücadele eden hasta çocuklara içine girdikleri ciddi psikolojik travmaları aşabilmek için çalışıyoruz. Bu alanda yapılan araştırmalar bize psiko-sosyal desteğin; duygusal, ilişkisel, eşlik etme ve araçsal desteğin bütünleştiği noktada gerçekleştiği ve çocukların hastalık süreçleri ile başa çıkmada kendilerine yardımcı olabilecek kaynakların sağlanmasına, iyileşme sürecine doğrudan etki ettiği gözlemlenmektedir. Buradan yola çıkarak SOSDES Psiko-sosyal Destek Programı’nın duygusal ve ilişkisel desteği sağlayabilecek bir proje niteliğinde olması ve giderek daha çok sanat dalını kapsayacak şekilde derinleşmesi ve daha çok hastanede hizmet verecek şekilde genişlemesi için çalışıyoruz. Proje kapsamında haftanın belirli günlerinde düzenli bir şekilde atölyeler gerçekleşiyor. Ebru, ritim, masal anlatımı, yaratıcı okuma ve farklı sanat dallarında faaliyet gösteren programlar sunuluyor. Bunların yanında araçsal ve eşlik etme desteğinin sağlanmasında önemli rol oynayan diğer projelerle iş birliği yaparak tedavi sürecinde daha bütüncül bir yaklaşım sergilemeye çalışıyoruz. Bunların arasında, ‘Renkli Umutlar’, ‘Düşlerimi Boyar mısın?’, ‘Koridor Kütüphanesi’ gibi alanında uzman kişiler tarafından yürütülen ve hastaları kendi süreçlerinin öznesi olarak konumlandıran projeler bulunuyor. Dernek olarak tüm projelerimizin ve savunuculuk çalışmalarımızın temelinde, toplumun tamamını kapsayacak ve sağlık perspektifini genişletecek bir sağlık politikası üretmek ve bu politikalara kamuda işlerlik kazandırmak var.
Bu konuda bir şeyler yapmak isteyenler nerelere başvurabilirler? Neler yapabilirler?
Öncelikle derneğimize üye olarak sadece psikolojik destek verilen projelerimizde değil, psiko-sosyal desteğin tam anlamıyla bir bütün olarak verilmesi için geliştirilen diğer projelerimizde de gönüllü olunabilir. Hastanelerde düzenli olarak gerçekleşen sanat atölyeleri, çocuk şenlikleri, yaratıcı okuma günleri ve daha pek çok faaliyetimiz var ve sürekliliği sağlayabilecek gönüllülere gerçekten ihtiyacımız var. Çocukların değişen yüzlerden ve devamlılığı sağlayamayan gönüllülerle çalıştığımızda bundan kötü etkilendiğini biliyoruz. Bunun önüne geçmek için titiz ve düzenli bir gönüllü programıyla çalışıyoruz. Bizimle birlikte çalışmak isteyen tüm gönüllülerimizin, ilgilendikleri projeye dair eğitim aldıkları bir gönüllülük akademimiz var. Burada uzmanlarımızdan pek çok farklı konuda eğitim aldıktan sonra saha çalışmasında yer almaya başlıyorlar. Daha sonra da belirli aralıklarla süpervizyon ve açık paylaşım toplantıları ile süreci takip ediyoruz. Hayata Renk Ver gönüllülük esasıyla çalışan büyük bir aile ve bizim gönül verdiğimiz alanda eksik olan ve yapılması gereken çok iş var. Gönüllümüz olmak isteyenler bize www.hayatarenkver.org adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan kolaylıkla ulaşabilirler. Çocuklar iyi olsun diye gönül veren herkesi ailemize bekliyoruz.
Röportaj: Pınar Karahan