Yaratıcılıkta sınır tanımayan Wanda Digital, yoluna artık global bir şirket olarak devam ediyor. Geçtiğimiz yaz büyük bir adım atan Wanda Digital, artık J Walter Thompson ailesinin bir parçası. Ajansın kurucularından Burçak Günsev, başarılı öğrencilik yıllarını, başarılı bir iş kadını olarak sürdürmeye devam ediyor. Yine bu yıl aldığı sektörde fark yaratan kadın ödülü de bunun en son ve en somut kanıtı.
En baştan, BİLGİ’den, başlayalım isterseniz…
İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünün ilk mezunlarındanım. 1996 senesinde tercih ettiğim bu bölüm henüz yeni kurulmuş ve tam olarak ne olduğu veya mezunların ne olacağı belli olmayan bir bölümdü. Belki de ben bölümü seçmedim o beni seçti diyebiliriz. Bölümün aradığı kriterlere uymama rağmen kendimi bir türlü keşfedemiyordum. Gelenekselleşmiş bir bölüme ait olmayışım, bölümüme karşı duyduğum aidiyeti bir kat daha artırdı.
Eğitiminizin işinize ne gibi katkıları oldu?
Eğitim büyük bir cesaret veriyor, biliyorum diyorsun ve heyecanla ilk örneğini gerçek hayatta da yapmak istiyorsun. Bunu okulda öğrendim hemen yaparım dediğim ilk işte panikle öğretmenimi aramıştım ve onun desteğiyle bitirebilmiştim.
Unutamadığınız bir okul anınız var mı?
Okulumuz Kuştepe semtindeydi, özellikle o yıllarda olanakları kısıtlı bir mahalle içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Çevremizdeki bakkallardan akşam kalacağımız saatleri planlayarak alışveriş yapardık. Benim fotoğraf stüdyosunda ve karanlık odada kalmak için seçtiğim saatler hep gece saatleri olurdu. Kapıyı çalan olmaz ve dikkatim dağılmazdı. Bakkaldan aldığım 1 çikolata, 1 tost ve 2 ayran ile 5-6 saat çalışırdım. Odadan çıktığımda tatlı bir yorgunluk olurdu. Zafer kazanmış kadar gururlu ve mutlu hissederdim. Sonrasındaki uyku da elbette çok değerli olurdu.
Okuldayken hedefiniz neydi? Bugünleri öngörmüş müydünüz?
Okuldayken hedeflerim vardı ama tam olarak neydi ben bile bilmiyordum. Farklı sistem ve programlar hakkında bilgi sahibiydim ancak ne yapacağımı kestiremiyordum. Dışarıdaki hayat buna hazır değildi, Türkiye için anlatılması zor bir meslek edinmiştim. Dünyada ise çok yeni bir kavramdı. İnternet erişimi, bırakın bütün konutları bazı işyerlerinde bile yoktu. Şirkette bir mail adresi olduğunu ve bunun da Hotmail uzantılı olduğunu düşünün. Macromedia (Adobe) Director programını severdim, Lingo yazardım, 3 boyutlu modelleme ve video editing için heyecanlanırdım. Ama hepsini yapan firma yapısını bir türlü bulamıyordum. Televizyon kanalları ve reklam ajansları dahil her noktada aradığımı bulmak için bir dönem çalıştım. Hatta yeteneklerimi göstermek için de çok heyecanlıydım. Sonra fark ettim ki kimse söylediklerimi anlamıyordu.
Wanda Digital’i kurmaya tüm bunlardan sonra mı karar verdiniz?
Wanda Digital, 2006 yılında Burak ile kurduğumuz ikinci ajansımızdı. Önce 2002 senesinde Grafitürk firmasını kurduk, BTL ajans olarak konumlandırdığımız firmada logo tasarımı gibi daha farklı işler yapıyorduk, hatta medikal işlerde de çok ustalaşmıştık. Ama en iyi bildiğimiz iş olan dijital iyiden iyiye büyümeye başlıyordu. İşin adında “dijital” geçmeliydi, yaptığımız iş adından anlaşılmalıydı derken Wanda Digital ismi ortaya çıktı ve şirketi kurduk. Böylelikle web sitesi, CD ROM tasarımı gibi konuları daha rahat anlatıp özelleşebilecektik. Nitekim öyle oldu, talepler de o doğrultuda gelmeye başladı.
Wanda Digital çok başarılı oldu ve hatta bu yaz WPP çoğunluk hisselerini satın aldı, nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?
Yıllar önce yine derginizde bir röportaj vermişim ve hedeflerim içinde Wanda Digital‘i bir dünya markası yapmak olduğunu söylemişim. Sözümü tutmuşum, gerçekten de öyle oldu ve global bir iş birliğiyle adımızı duyurduk. J Walter Thompson ailesine katılımımız ile deneyim ve bilgilerimizi daha da geliştirip, müşterilerimize değer katacak işler üretmeyi arzu ediyoruz.
Neler yaşandı bu süreçte?
Hedefimiz baştan beri çok belliydi. Başarıdan başka bir şansımız hiç olmadı ve çok çalıştık. Sonucu da güzel oldu. Türkiye’de sektörel liderliğe geldik. Bu süreci yakından izleyen WPP bizi satın almak istedi. Tabii satın alma süreci o kadar hızlı gelişmedi. Karşılıklı anlaşmak ve uzlaşmak için bir sene görüşmeleri sürdürdük. Görüşme sürecinde 2016 Temmuz’unu da geçirdik. Fakat hızımızı kesmedik. Sir Martin Sorrell‘in de desteği ve açıklaması bu yönde oldu; “Türkiye çok önemli bir ülke. Türkiye’ye olan inancımızı ve güvenimizi sürdüreceğiz” dedi. Hepimiz için bu anlaşma büyük önem kazanmıştı. Çünkü bu sözler sadece bizim için değil, tüm yatırımcılar ve Türkiye için çok değerli sözlerdi.
Wanda için neler değişti, değişiyor?
Wanda eski Wanda. Öyle de olmalı çünkü bizi bu sebeple sevdiler, takdir ettiler. Değişim, kaçınılmaz olarak oldu ve olmayı sürdürecek. Örneğin müşterilerimize daha kaliteli bir hizmet verebilmek için araştırmacı yanımıza globalden aldığımız bilgileri de ekleyebiliyoruz. Daha profesyonel bir iş yönetimi için deneyimlerinin faydasını gördüğümüzü de söyleyebilirim.
Sizin hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
İlk zamanlar iş anlayışım, işin mutfağıydı… Yapardım, dokunurdum… Şimdilerde bunu özler oldum. Daha az vaktim işin yapımında geçiyor. Stratejisinin kurulması ve ilk toplantılarda muhakkak oluyorum sonra düzen kurulunca uzaktan izliyorum. Bu kez de işin matematik tarafı başlıyor. “Karlı mı değil mi? Kaliteli hizmet veriyor muyuz? Herkes mutlu mu? Taraflar arasında anlaşmazlık var mı?” gibi sorular ve cevaplarla uğraşıyorum.
Tüm bunların yanı sıra aynı zamanda siz bir annesiniz, rutin bir gününüz nasıl geçer?
Gün benim için erken başlıyor. 2 erkek çocuğun okul hazırlıkları, servise yetişme heyecanı ve 3 dakikada yapabildiğim hızlandırılmış kahvaltım. Ajansa gelince genelde iç toplantılarda oluyorum, markalara sunulan işlerin ve projelerin üzerinden geçiyorum. Eklenmesi gerekenleri konuşuyoruz, sürekli olarak tüm sosyal medya platformlarının takibi ile devam eden günün sonunda Whatsapp’dan gelen “akşam yemeğine gelebilecek misin?” sorusuyla irkilip eve yetişiyorum. Maalesef genelde yemeğe geç kalıyor ve çocukların uyumadan önceki son 5 dakikasına anca yetişebiliyorum. Ardından Netflix dizileri, sosyal medya takibi, köpeğimle sakin dakikalar vb. koltukta uyuya kalana dek sürüyor
2016 yılının sektöründe fark yaratan 10 kadınından biri olarak ödüllendirildiniz. Sektörde kadın olmanın zorlukları neler?
Fark yaratmak zor, bir de üstüne kadın olmak daha da zor. Biz kadınlar zoru başarmaya ve bunu da kabullenmeye alışmışız. Üstelik takdir görmeden yapmaya daha da çok alışmışız. Bu sebeple başarılı bulunup ödül verildiğinde bile ödülün neye verildiğini anlamakta idrak sorunu yaşıyoruz. Ben her girdiğim ortamda hala neden çalıştığımı açıklamaya çalışırken buluyorum kendimi. Neden derseniz, derinlere inersek cevap hep aynı: kadın olmak. Erkek sektöründe kadın olmak dememeliyiz. Terminolojiyi bu şekilde zihinlere yerleştirmemeliyiz. Mesela, ajans başkanı olarak ben bir kadınım, ajansımızın yönetici konumundaki kişilerin çoğu kadın, ajansın ismi bir kadın isminden ilham aldı, çalışanların %65’i kadın, bunu tüm sektörlerde görebilmek çok isterim.
Türkiye’de iş hayatında kadının yeri ile kısa bir değerlendirme yaparsanız neler söylersiniz?
Kimse bir şirketi tek başına yürütemez. Bu ekip işidir. Tıpkı ailede olduğu gibi ekibi bir arada tutmada biz kadınların daha becerikli ve deneyimli olduğumuza inanıyorum. Kadın başkanlara sahip şirketlerin başarısının altında yatan nedenin de bu olduğunu görüyorum.
Sizi en çok zorlayan ne oldu iş hayatında? Hatta belki de eğitim sürecinizde?
Zorluklar konusunda bir anım olduğundan emin değilim. Kafamda yenemediğim “güçlü durmak” gibi bir koşullanma var. Yorgun, güçsüz görünmek istemedim hiçbir zaman. Hatta en zor geçen mesai gecelerinde bile koltukta yatarken ya da bir köşede uyurken beni kimse görmedi.
Yeni mezun meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz neler?
Bir şey olmaya çalışmayın, farklı olduğunuzu göstermeye çalışın. Zaten çevrede yeterince aynı işi yapan ve aynı şekilde yapan bir sürü kişi var. Siz farklı olun ki farkınız anlaşılsın.
BİLGİ’li çalışanlarınız var mı ya da geçmişte çalıştığınız?
BİLGİ’li çalışan çok arkadaşım oldu ve olmaya da devam ediyor. Başarılı insanları yetiştiren kurumdan, farklı renklere sahip insanlar çıkıyor. Her birinden yeni bir bakış açısı öğreniyoruz. Onlar bizden öğrenmeye, biz de onlara öğretmeye devam ediyoruz.
Bundan sonrası için hedefleriniz neler?
Bundan sonrası için hepimizin hedefi sanırım aynı, ülkemizin gelişmesi ve ekonominin büyümesi için çalışmak. Daha fazla istihdam sağlamak, iş modellerini çoklu hale getirmek, yenilikçi iş başlıkları açarak sektöre yön vermek.