BİLGİ Müzik’in başarılı mezunlarından Özgür Kankaynar, müzik aşkına Bursa’dan İstanbul’a geldiği günden bu yana kararlı bir şekilde müzik icra etmeye devam ediyor. Çocukluk hevesiyle başlayan müzik yolculuğuna BİLGİ’yle yeni bir yön veren Özgür Kankaynar’la yeni albüm kayıtları arasında bizi ağırladığı Pür Stüdyo’da buluştuk.
Eğitimizle başlayalım mı…
BİLGİ’den önce hiçbir müzik eğitimi almadım aslında. Tamamen eş, dost, arkadaşlarla “Ben gitar çalmak istiyorum, hani o posterlerdeki adamlardan biri olmak istiyorum” şeklinde başladı. Bursa’da küçük yerel barlarda vs. kendi bestelerimizden oluşan çeşitli gruplarla… 1996 yılında birkaç arkadaşımla beraber Bursa’dan İstanbul’a müzik yapmak üzere gelmiştim. İstanbul’da çeşitli barlarda, mekanlarda çaldık; Kemancı, Hayal Kahvesi… Blues grubumuz vardı, Beyoğlu’nun şanslı dönemini yaşadık, biliyorum yani o dönemi. Beyoğlu’nun son günleri…
BİLGİ daha sonra mı?
Ondan sonra evet, birkaç arkadaşımızın BİLGİ’nin ilk açıldığı sene oraya burslu girdiğini duymuştum. Birkaç aylık bir hazırlık sürecinin ardından, sınavlara girdim. Daha sonra burslu olarak başladım ve 2003 yılında bitirdim.
Neden BİLGİ?
BİLGİ Müzik özellikle 1997-98 döneminde mükemmel bir kadroya ulaşmıştı. Can Kozlu’dan Ali Perre’ye, Aydın Esen’den Randy Esen’e çok fazla hem caz müziğinde hem de dünya çapında değerli insanlar orada akademisyen olarak öğrencilerle çalışmaya başladılar. Artık bu kadar zaman kovaladıktan sonra o insanlardan öğrenecek çok şey vardı, “kaç aldım, sınav nasıl” falan değil de, amaç aslında o okula girmek, o insanlarla zaman geçirmekti… Dolu dolu geçti, hayatımın çok önemli bir dönemidir BİLGİ.
Beklentileriniz karşılandı mı?
Beklentilerimin o zaman için karşılanmadığını düşünüyordum aslında ama aradan yıllar geçtikten sonra sonuçlarını çok daha iyi görüyorum. Tabii ki çok değerli insanlarla çalıştık ve onların tecrübelerinden faydalandık. İyi ki de gitmişim, iyi ki de orada o insanlarla tanışmışım, bir sürü arkadaşım var, şu anda arkadaşlarımın ya da o dönem mezunlarının birçoğu -özellikle caz müzikte- çok ileri seviyede, enstrüman anlamında, ses anlamında. BİLGİ hayatımızın önemli bir yerinde. 2000’lerin başında Türkiye hala kapalı sayılabilecek bir dönemdeydi. Orada özgürlükler vardı, özgürlükçü bir okul herkeste büyük sevinç yarattı.
Sonrasında süreç nasıl devam etti?
Mezun olduktan sonra okul ve konserler devam etti. Aslında o dönem Kurban’ın bayağı aktif olduğu bir dönemdi, ama okula da bayağı asılmıştım bitirmek için. Sonra okul bitti ve ben Fransa’ya gittim, bir iki sene kaldım. Orada çeşitli gruplarla çalıştım, bir grupla hatta küçük bir turneye bile çıktık. İtalya’da bas gitar çaldım ama oradaki müzik sektörü Türkiye’dekinden çok daha farklı, yani herkesin başka işleri var; ya çok profesyoneller ya da çok amatörler, yani arası pek yok. Müzikten para kazanma şansınız çok az yani Avrupa’da. Ben bir iki sene orada şartları biraz zorladım ama genelde underground gruplar Avrupa içinde birbirlerini ağırlıyorlar, mesela Marsilya’daki bir grup Torino’daki bir grubu Marsilya’ya davet ediyor, ama ertesi gün herkes işine dönüp hayatına devam ediyor. Başka bir anlayışları var, müzik yapmak ve eğlenmek üzerine kurulu, ama biz neredeyse ömrümüzü verdiğimiz için maddi olarak bazı karşılıklar bekliyoruz sonuçta. Orada çok tatmin olmadım yaptığım şeylerden ama güzel bir tecrübeydi.
Şu anda ne yapıyorsunuz, yeni projeler neler?
Bu ara konserler devam ediyor. Mart ayında üç konserimiz oldu, Mayıs’ta iki konser daha var. Kurban’la devam ediyoruz. Yeni bir single üzerinde çalışıyoruz, hatta kayıtlarını bitirdik, vokal kayıtlarıyla uğraşıyoruz. Bugün de hatta buna devam edeceğiz, o yüzden buradayız, Pür Stüdyo’da. Onun dışında okul devam ediyor. Ben aynı zamanda son altı yıldır özel bir okulda çalışıyorum, Özel Bahçeköy Açı Okulları. Kendimi biraz da disipline etmek istediğim için aslında. Sabah 06:30’da kalkıyorum mesela, hayatımda bambaşka bir açılım oldu. Daha önce böyle bir yaşam tarzım yoktu. Gençler ve çocuklarla çalışıyorum okulda. Yani bizim anladığımız şekilde, ortaokul ve lise öğrencileriyle. Onları çeşitli yarışmalara hazırlıyoruz. Gitar grupları var, nefesliler var, birçok dalda müzik öğretmenleri var. Sene sonunda onların gösterileri, konserleri oluyor vs… Bir şekilde profesyonel ve yarı profesyonel müzik ortamlarında çocukları müzikle kaynaştırıyoruz. Yani okul, Kurban, onun dışında da yemekle alakalıyım bol bol… Yemek yapmaya çalışıyorum, yemeye çalışıyorum. Evde çeşitli peynirler, şaraplar ve icatlar şeklinde. Çukurova Rock Festivali’nde çalacağız 10 Mayıs’ta Adana’da. Aynı gün Pentagram, Mor ve Ötesi de var hatta. Üç günlük bir festival, en yakın bunları söyleyebilirim.
Son olarak müzik sektörüne dair değerlendirmelerinizi almak isterim
Artık yapılan şeyler çok tatmin etmiyor açıkçası, dünyada da Türkiye’de de. Farkındaysanız insanlar daha geçmişe yönelik şeylere ilgi göstermeye başladı, yani yine o 1970’li yıllardaki, 1960’lı yıllardaki müziklerin günümüze yansımalarını görüyoruz. Mesela henüz Türkiye’de tam oturmamış olsa da bağımsız yapılanmalar var. Mesela, indie müzik. Dünyada birçok grup artık prodüktörlerden, yapımcılardan uzaklaşıp kendi işlerini kendileri yapıyor. Kliplerini, stüdyolarını, her şeyi kendileri karşılıyorlar ve kendi management’lerini yapıyorlar. Böyle bir akım oluştu. Bu henüz Türkiye’de çok yerleşmiş değil ama yani burada da bazı yansımalarını görüyorum. Bu biraz umut veriyor açıkçası ama Türkiye’de hala biraz daha yapımcıların, prodüktörlerin egemen olduğunu söylemek mümkün. Yapılan işler birbirine çok benziyor, birbirinin aynı şarkı sözleri, söyleyiş şekilleri, klipler, klipleri çekenler, fotoğraflar… Dolayısıyla hep birbirine benzeyen, yani körler sağırlar birbirini ağırlar gibi bir durum oluyor açıkçası, yani bizim grubumuzun “Kurban” ismini almasının nedenlerinden biri budur aslında. İşin daha çok görselindeler kıyafetler, prodüksiyonlu klipler, şaşalı şeyler… Biz daha çok müzikal kaygılar güdüyoruz.