Rektör Vekili Prof. Dr. Ege Yazgan ile 1997 yılına gittik. Kuştepe Kampüsü’nün ilk günlerinden bugünlere uzanan derin bir yolculuk… Kuştepe’nin hikayesi çok eski gerçekten… İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak kurulduğumuz 1996 yılında, İstinye’de tarihi bir binadabaşladıydık, daha sonra Maslak’ta modern bir binaya geçildi, ancak çok daha büyük ve üniversite olabilecek, kampüse dönüştürülebilecek bir mekan arayışı hep kendini hissettiriyordu. Kuştepe, şehrin göbeğinde bulunan, ancak şehirden ve kentin nimetlerinden tamamen uzak yaşayan bir mahalleydi. Bu mahallenin ortasında, eskiden mezarlık olan, daha sonra mahalle sakinlerinin çöplük olarak kullandıkları bir araziye, Fatma Girik Şişli Belediye Başkanı iken bir “kültür sarayı” yaptırarak çevreye hayatiyet kazandırmak istemiş. Ancak yatırım yarım kalmış, sadece dört kat yerin altına inen devasa bir otopark kısmı yapılmış….
O binanın tamamlanmasına karar vermek, üniversiteyi şehrin merkezinde de olsa son derece az gelişmiş, sosyal yaşamın dışına itilmiş bir mahalleye taşımak ciddi cesaret isteyen bir girişimdi. Oğuz Özerden ve Latif Mutlu, o dönem bu kararı alarak Kuştepe’de bir üniversite projesini, Şişli’nin o dönem Belediye Başkanlığını yapan Gülay Atığ’ın da desteğiyle gerçekleştirdiler. Binanın kaba inşaat haliyle mekanı gezen kurucu Rektörümüz Prof. Gülten Kazgan, bu kadar karanlık mekanı gördüğünde ekonomist refleksiyle “arkadaşlar, bu binanın aylık elektrik parasının ne kadar tutacağını düşünebiliyor musunuz?” diye feveran etmişti. Emeritus ünvanını aldığı toplantıda yaptığı bu konuşmayı hepimize hatırlattı. Büyük bir hızla inşaata başlandı, binanın ortası avlu olacak biçimde yıkılarak yeniden inşa edildi, 1997 yılında da Kuştepe Kampüsü, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katılımıyla açıldı. Büyük bir kampüs binasına kavuştuğumuz için de hepimiz çok sevindik. Ancak, geriye dönüp baktığımda, Kuştepe’de Üniversite kurarak BİLGİ’nin ne kadar doğru ve önemli bir girişimde bulunduğunu daha iyi anlıyorum. Üniversite nerede ise bütün destek personelini semt sakinlerinden seçti. Güvenlik olsun, destek ve temizlik personeli olsun, hepsi Kuştepe sakinlerinden oluştu. Bir anda, BİLGİ mahallenin üniversitesi haline geldi, benimsendi. “Kuştepe bursları” tesis edildi.
O dönemler Jazz konservatuvarı bulunuyordu Üniversite bünyesinde, semtin müziğe yetenekli çocukları arandı, çok sayıda bulundu, özellikle Roman kökenli çocukların müziğe olan yatkınlığı herkesi bir kez daha şaşırttı. Bu çocuklara ayrı eğitim verildi. Semtin iki lisesinden parlak öğrencilere kapılar açıldı. Akşam saatlerinde, semt sakinleri için bedava, ancak çok ciddi biçimde gerçekleşen İngilizce, Bilgisayar ve Muhasebe kursları açıldı. Binlerce kişi, bu kurslardan sertifika almayı başardı, başarı düzeyini % 75 gibi bir düzeye taşıdık işi ciddiye alarak. Yüksek Lisans bursları da verildi mahalle sakinlerine, bir anda BİLGİ; Kuştepe’nin can damarı, merkezi haline geldi. Öğrenciler için üniversiteye gidip gelmek çok kolay olmuyordu ilk zamanlar, ancak BİLGİ’nin özgürlükçü, katılımcı söylemi Kuştepe sayesinde hayat buldu, gerçekleşme ve uygulanma evresine geçebildi. Küçük bir Sosyal Bilimler Üniversitesi olarak başladık, kampüsün bir kanadını mahalle ilkokulu yaptık, tüm altyapısı ve masrafları üniversiteye ait olmak üzere başladı, öğrencilere temel yabancı dil derslerini asistanlarımız verdi ilk yıllar, çok güzel ve bazen de heyecanlı dönemler yaşadık. BİLGİ’nin Kuştepe serüveni, o dönemde kadrosunun çok güçlenmesine, alanında sembol olmuş isimlerin BİLGİ’ye katılmasına vesile oldu. Muhtemelen Türk Üniversite yaşamında böylesi bir dönem hiç yaşanmamıştı, bir daha da yaşanabileceğini sanmıyorum. Akademi, medya, bilim, özel sektör alanlarından ismini duyurmuş, alanında başarılı olmuş herkes BİLGİ’de ders vermek istedi. Büyük bir kısmı da verdi, aramıza katıldılar….
BİLGİ; Kuştepe serüveniyle, kişiliğini buldu ve geliştirdi diyebiliriz. Kuştepe Kampüsünden başlayarak, gittiğimiz her yere kendi kültürümüzü taşıdık, bugüne dek de başarılı olduğumuzu söyleyebilirim.