Ari Telyaz, 2003 İngilizce Psikoloji mezunlarımızdan. Kariyer sürecinde Borderline ve Narsistik Kişilik Bozuklukları alanlarında çalışmalar yaptı.
Şu anda Klinik Psikolog olarak danışanlarına destek veren Ari ile BİLGİ’li olmayı ve başarı hikayesini konuştuk.
Psikoloji alanındaki eğitim sürenizde Borderline ve Narsistik Kişilik Bozuklukları alanlarında da çalışmalar yaptınız. Çalışmalarınızdan bahseder misiniz, spesifik olarak ilgilendiğiniz başka alanlar var mıdır?
Yüksek lisansımı 2006 yılında tamamladıktan sonra borderline ve narsistlik vb. kişilik bozukluklarının daha çok ilgimi çektiğini fark ettim ve bu alana yönelmeye karar verdim. Özellikle de uzun süredir çalıştığım psikiyatri kliniği sayesinde birçok kişilik / karakter örüntüleri ile çalışma fırsatım oldu. Bu konuda çalışmaları olan gerek ülkemizde gerek yurtdışında ki önemli kişilerden eğitimler ve süpervizyonlar aldım ve halen de bu konuda kendimi geliştirmeye devam ediyorum. 2011 yılında bu alanın dünya çapındaki en önemli ismi olan Otto KERNBERG ve ekibinden uzun süreli eğitim aldım. Bu belki de benim için bu alandaki dönüm noktalarımdan biriydi. +er meslekte olduğu gibi psikolojinin de kendi içinde zorlukları vardır şüphesiz.
İnsana birebir dokunan bir meslek olarak, kariyer yaşantınızda ne gibi zorluklar yaşadınız?
Diğer alanlardan farklı olarak psikoloji alanında en keyif verici ama bir o kadar da zorlu olan şeyin sürekli olarak insan ile yüz yüze bakıyor olmak, onun duygularının ve sorunlarının sorumluluğunu üstleniyor olmak olduğunu düşünüyorum. Bunu o kişi ile aşmaya çalışmak, adeta onun hayatının bir parçası haline gelmek belki de bu mesleğin en tatminkar ama bir o kadar da zorlu bir yönü. Bir diğer zorluk ise mesleğe yeni başlamışken okul sonrasında alanda nasıl bir yön izleyeceğime karar vermekti. Benim mesleğe başladığım zamanlarda yüksek lisans programlarının neredeyse yok denecek kadar az olması, eğitim seçeneklerinin ise kısıtlılığı -ki şu an baktığımda bunun aslında benim için bir avantaj olduğunu fark ediyorum- en büyük zorluklardan biriydi. Şu an ise eğitim sayısının benim dönemime göre fazla oluşu maalesef verdikleri eğitimin kalitesi ile doğru orantılı değil.
BİLGİ ile devam edecek olursak. 1asıl kesişti yollarınız, neden BİLGİ’yi tercih ettiniz?
Aslında BİLGİ ile tanışmam arkadaş çevremin etkisi ile oldu. Seçeneklerim arasından BİLGİ’yi tercih ettikten sonra Kuştepe gibi herkesin simayen de olsa birbirini tanıdığı bir aile ortamına girip BİLGİ yaşantısına dahil olunca ne kadar doğru bir tercih yaptığımı kısa sürede anladım.
Kariyer yaşantınız boyunca BİLGİ’li olmanın size ne gibi avantajları oldu?
BİLGİ özellikle psikoloji alanında yaptığı atılımlarla son dönemde ön plana çıkmaya başladı ve adından da söz ettirmeye devam ediyor. Özen ile seçtiği akademisyenleriyle ve kaliteli eğitim anlayışıyla benim de bugün mezun olduğum okuldan gurur duymamı sağlamaktadır. Bu belki de halen devam eden arkadaşlıklarım kadar, okulumun bana sağladığı önemli avantajlardandır.
Özellikle danışmanlık yaptığınız yaş grupları nelerdir, hangi konular üzerinde daha sık çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
Çalışma hayatımda her zaman yetişkinlerle çalışmayı arzuladım ve şu anda da lise çağındaki danışanlardan başlayarak tüm yaş grupları ile çalışıyorum. Yetişkinlere dair her klinik problem ile ilgili çalışırken daha sıklıkla eğitimlerimde de yoğunlaştığım ‘kişilik/karakter sorunları’ ile uğraşmaktayım. Bunlar ‘Nevrotik Karakter’ örüntüleri dediğimiz Obsesif-Bağımlı kişilik yapılarından, ‘Sınır Karakter’ yapılarındaki borderline ve narsistik kişiliklere kadar değişkenlik göstermektedir.
Şuan ki çalışmalarınıza değinecek olursak… Dinamik Psikoterapi üzerine yoğunlaştığınız bir dönemdesiniz… Biraz bahseder misiniz?
Alandaki çalışmalarımı özellikle son on yıldır ‘Dinamik Psikoterapi’ uygulayarak yürütmekteyim. Dinamik psikoterapi bireyin sorunlarını yaşamının sadece bir kesitinde değil geçmişle bütünleştirerek, geçmişin bugündeki etki ve izleriyle birleştirerek ele alan bir çalışma modelidir. Psikodinamik yaklaşım bireyi duygusu, düşüncesi, davranışı, ailesi, kültürel ve sosyal yapısıyla birlikte ele alırken geçmişi bu sistemin içinde hep var eder. Korku, kaygılar ve takıntılar ile olduğu kadar, bireyin kişiliğinin gelişimini engelleyen iç ruhsal çatışmaları ve çevresi ile gelişmiş bir uyum içinde yaşamasını güçleştiren sorunları ile de mücadele eder ve değiştirmeye çalışır. Bu çok yönlü ve derin çalışma ile bireyin sadece rahatlamasını değil kişiliğinin değişmesi ve gelişmesi amaçlanmaktadır. Bunun ile birlikte diğer psikoterapi modellerinden farklı olarak “Dinamik Terapist”in süreçte ki rolü danışanı yönlendirmek değil ona bir kılavuz ve gözlemci olarak eşlik etmektir.
Vücudumuz hasta olduğunda doktordan destek alıyorsak, ruhumuz hasta olduğunda da işin uzmanından destek almak en doğrusu olsa da toplumumuzda bu anlamda bir çekinme ve µderdini paylaşamama’ sıkıntısı olabiliyor. Bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir, insanlar neden başkalarıyla konuşmaktan çekiniyor ve bunun için neler tavsiye edersiniz?
Bu konuda çok haklısınız iç dünyamızı / zorluklarımızı bir başkasına açma konusunda sıkıntıları olan bir toplumuz. Özellikle de bunu güçsüzlük ile bir tutuyor ve yargılanma endişelerine kapılıyorsak. İlginç olan şudur ki; bu zorluğu konunun uzmanına başvururken yaşıyoruz. Sıklıkla kadınların ‘gün toplanmaları’ diye adlandırdıkları zamanlarda sohbetleri, erkeklerin ise yemek masalarında dertleşmeleri hepimizin bildiği bir durumdur. Çalıştığım kurumda bekleme odasında danışanların birbirlerine seans öncesi terapi benzeri konuşmalar yaptıkları, bazen ise üçlü-dörtlü otururken neredeyse işi grup terapisine kadar götürdüklerini görmüşlüğüm olmuştur. Yani asıl sorun terapiste gelmekte. Tabi güçsüz görünme kaygısının yanında bir diğer sorunun psikoterapi’ye ulaşmanın halen toplumumuz için maliyetli oluşu olsa gerek. Son dönemde bu konuda kayda değer çabalar olsa da halen bu oran çok düşük seviyededir. Bir başka sebep ise toplumsal olarak kolay ve kısa yoldan bir şeyleri düzeltmeye daha istekli olmamız. Bunun yadırganacak bir yanı yok tabi ki. Ancak köklü ve kalıcı değişim için emek vermek ve içsel zorluklarla cesaretli, kararlı mücadele etmek gerekir. Bu da psikoterapi ile mümkündür. Ancak herkes için o kadar kolay gözükmemektedir. Bence kişinin etrafındakilerin söylediklerine de kulağını kapatıp, zorlansa da cesaretli davranarak terapiye yeşil ışık yakması bu yolda atacağı ilk adımdır. Unutulmamalıdır ki terapi zorlu olduğu kadar geliştirici ve keyifli bir yolculuktur.
BİLGİ ile yapalım finali. Sizce BİLGİ’li olmak ne demektir?
Açıkçası son dönemde açılan özel üniversitelere bakıyorum da onlara kıyasla BİLGİ duruşunu hiç bozmadan, kendinden taviz vermeden özen ve kalite ile eğitim vermeye devam ediyor. BİLGİ gerek vizyonu gerek akademik kadrosu ve öğrencileri ile benim için kalite demektir.