İki bilimsel makale üzerinde çalışmalarını yürütüyor

Cihan Becan 1982 yılında İstanbul’da doğru. İki çocuklu bir ailenin ferdi. Evli ve bir kızı var. Kendi deyimiyle hayatı İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İletişim Yönetimi bölümünü (Halkla İlişkiler Programı) tam burslu kazanmakla başladı.

Ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde Pazarlama İletişimi alanında yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı’nda, Reklam Sosyolojisi üzerine doktorasını tamamladı. Şu an İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyor. Cihan Becan ile kariyerini konuştuk.

Eğitim hayatınız ile başlamak isteriz. Eğitim hayatınızda öne çıkanlar nelerdir, neler yaptınız, nasıl bir süreçti vb. gibi…

Eğitim hayatım hep aynı üniversitede geçsin istemedim. Aslında biraz da ben seçtim böyle olmasını. Bir şeyi çok tekrarlamanın çok fazla yarar getirmeyeceğini düşünürüm. Çok da memnun kaldığımı söyleyebilirim. Eğitim hayatımın çok teorik geçtiğini söyleyemem. Eğitim aldığım bölümler gereği uygulamaya hep önem verdim. Lisans olsun yüksek lisans olsun özellikle uygulamalı projelere ayrı bir şekilde yoğunlaşmaya çalıştım. İstanbul Bilgi Üniversitesi benim hem sektör hem de akademik hayatımın temelini oluşturmuştur. Senaryo oluşturma, kampanya tasarımı, araştırma yöntemleri, yazı atölyesi, vb. dersleri benim için hep zevkli geçti. Tabi ki zor tarafları vardı. Hani bir tatlı yorgunluk olur ya derslerin bu özelliği beni hep cezp etmiştir. Tabi BİLGİ demişken sektörün duayeni Betül Mardin hocamızın ismini duyunca üniversiteye ilk kaydımı yapmadan heyecanlanmaya başlamıştım. Tabi o zaman halkla ilişkiler sektörüyle ilgili biraz bilgim vardı. Sadece 1 sene dersini alsam da eğitim hayatımda hep yararlanmaya çalıştığım, hayranlıkla baktığım kişilerin başında gelir. Aslı Tunç, Atilla Aksoy, Yonca Aslanbay hocalarımız sunduğu bilgilerle hep farklı düşünmeye bizi itmiştir. Lisans eğitiminde aynı zamanda gazetecilik ve senaryo yazma kulüplerine de katıldım. Birkaç organizasyonda yer aldım.   Bahçeşehir Üniversitesi’nde ise farklı bir dünya ile tanışarak, BİLGİ’de aldığım alt yapının üzerine ekleme yapmış oldum. Aynı şekilde proje ağırlıklı bir eğitim hayatım oldu. Çalışarak yüksek lisans yapmanın getirdiği yorgunluğu da çok yaşadım. Yoğun iş temposu ile yüksek lisans harmanlanınca neredeyse hafta sonlarımı bilemez olmuştum. Haluk Gürgen, Kemal Süher, Serdar Pirtini hocalarımın da benim için ayrı bir yeri olmuştur. Bahçeşehir Üniversitesi’nde projenin nasıl yönetileceğini öğrendim. İlk defa gerçek bir müşteriyle çalışarak ekip arkadaşlarımla bir reklam kampanyası üretmiştik.

Kariyerinizin ilk yıllarında proje yönetmenliği, halkla ilişkiler gibi birtakım görev tanımlarınız olmuş. Akademisyen olmadan önce neler yaptınız, kariyerinizin ilk yılları nasıl geçti özellikle okul bittikten sonra…

Profesyonel olarak iş hayatım aslında mezun olmadan önce başladı diyebilirim. Önce İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde eğitim almamın avantajıyla Image Halkla İlişkiler ajansında 1 ay kadar süren stajyerlikten sonra bir dönem orada medya ilişkileri asistanlığı yaptım. Orada da Betül Mardin hocamın engin bilgilerinden yararlanmaya çalıştım. Hatta kendisi benimle kariyer planlaması ile ilgili iki defa odasında görüşmüştür. Sonrasında British American Tobacco Türkiye’de, eğitim hayatımın son senesinde yine stajla başlayıp, bir yıla yakın Kurumsal İletişim Temsilciliği görevinde bulundum. Uluslararası firma macerasından sonra iş hayatıma tekrar bir ajans girdi. Fakat bu giriş biraz zorlu bir o kadar da tuhaf oldu. Bir süre işsiz kalır mıyım diye düşünürken, internet ortamında tarama yaptığımda müşterileriyle heyecanlandığım bir ajansa denk gelmiştim. Şu an rakamını hatırlamıyorum ama 2 veya 3 defa mail attım. Sonra görüşmeye gittim. Biraz bekledim, her halde unutmuşlardır deyip tekrar kapılarını çaldım. Az bir maaşla da olsa kendimi kabul ettirdim. O zaman bir basın bülteni denemesi yaptırmışlardı. Hoşlarına gitmişti. Tabi eksikliğimi belirtmelerine rağmen her halde potansiyelimi görmüşlerdi. Böylece Günebakan İletişim Danışmanlık şirketinde 5 sene kadar proje yönetmenliği görevinde bulundum. Burada Xerox Türkiye, SAP, Garanti Portföy, GYİAD gibi müşterileri yönetirken, Ayhan Bermek’in TFF Başkanlığı için seçim kampanyasında da çalıştım. Bu ajansta, Xerox Türkiye’nin PTT ile işbirliği yaptığı Kişisel Pul Kampanyası benim için iş hayatımda bir dönüm noktası olmuştur. Ekiple beraber ajans adına Xerox Global tarafından tüm dünyada yapılan kampanyalar arasında “Best Award of Colleagues” ödülünü almaya hak kazanmıştık. Günebakan’dan ayrıldıktan sonra da şu anda halen çalışmakta olduğum İstanbul Aydın Üniversitesi’nde akademisyenliğe başladım.

Şu an İstanbul Aydın Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev alıyorsunuz. Yaklaşık 8 yıldır devam ettirdiğiniz bu süreçten bahseder misiniz?

 Şimdi bunu sorunca geriye baktığımda ne kadar da çabuk geçmiş diyorum. Akademisyenlik gerçekten daha önce çalıştığım iş tanımlarından çok daha farklı. Öyle bir meslek ki kendinizi sürekli yenilemek ve geliştirmek durumundasınız. Öğrencileriniz ağzınızdan çıkacakları heyecanla bekliyor. Söyleyeceğiniz bir kelime hayatlarını farklı yere götürebilecek. Öğrencilerinizle siz de zaman zaman öğrenci oluyorsunuz. Siz de onlardan bir şeyler öğrenebiliyorsunuz. 8 yıl boyunca verdiğim derslere sürekli hazırlıklı gitmeye çalıştım. Ama hazırlıklı gitseniz de, konu konuyu açarak geçmişte yaşadığım örnek vakalarla muhabbet şeklinde de götürebildiğim zamanlar da oluyor. Öğrencilerime her zaman konuları tartışırken de sınavda sorduğum sorularla da teorik olarak edindikleri bilgileri kullanarak, güncel örneklerle nasıl yorumlanabileceğini, yaşanan vakalara nasıl bakılabileceğini öğretmeye çalıştım. Bazen zorlansam da bunu yapmayı çok seviyorum.

Farklı pozisyonlarda çalıştıktan sonra akademisyen olarak kariyerinize yön verdiniz. Neden akademisyen olmayı tercih ettiniz?

Benim için araştırma yapmak, fikir üretmek, edindiğim bilgileri güncel hayatla birleştirmek hep zevkli gelirdi. Bir işi kalıbına göre rutinde nasıl yapmak gerekiyorsa onu yapmaktan bir süre sonra sıkılıyordum. Hep yeni bir şey üretmeyi, düşünceleri yazıya dökmeyi çok seviyordum. Hala da öyleyim. Şimdi yayın hayatında olmayan Pusula isimli bir dergiye mesela sürekli akademik yazılar gönderirdim. Yeni kavramları keşfetmeye çok meraklıydım. Sosyal bilimler alanının getirdiği dinamikler de sürekli bunu besliyordu. Genelde Psikoloji, Tarih, Edebiyat, Felsefe, vb. alanlarda akademisyenlik önce düşünülür neden bu alanda akademisyen olmayı tercih ettiniz diye sorarsanız, sektörel anlamda eğer size yapılacak işleri söyleyip onun dışına çıkaracak bir sorumluluk verilmiyorsa, kendinizi geliştirmeniz mümkün olmuyor. Rutinin dışına çıkamıyorsunuz. İşte akademisyenlik bu rutinden çıkmayı sağladı. Akademisyen olmanız rutinde olmayacağınız anlamına belki gelmiyor ama bunun dışına çıkmak da yine bu meslekte sizin elinizde oluyor. Aradaki fark bu.

Hangi dersleri veriyorsunuz?

Hem teorik hem de uygulamalı dersler veriyorum. Bunun temel sebebi de hem kavramlardan uzak kalmamak, yeni akımları inceleyebilmek hem de edindiğim profesyonel tecrübeleri öğrencilerime en basit şekilde aktarabilmek. Reklamcılığa Giriş, Reklam Kampanyaları, Halkla İlişkilerde Kampanya Tasarımı, Kitle İletişim Kuramları, Araştırma Yöntemleri, Reklam Çözümlemeleri verdiğim dersler arasında. Daha önce de Halkla İlişkilere Giriş, Halkla İlişkilerde Metin Yazarlığı derslerini verdim.

BİLGİ ile devam edelim. Kariyer yaşantınız boyunca BİLGİ’li olmanın ne gibi avantajlarını yaşadınız?

BİLGİ’li iseniz eğitim hayatınız İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden geçmişse, tabi öncelikle kendinize katkı sağlıyorsanız avantajlı olmamak mümkün değil. Ben BİLGİ’nin eğitim için değil yaşam için öğrenmeliyiz misyonunu pratik anlamda yaşadığımı söyleyebilirim. Mesela bölümün öğrenci odaklı halkla ilişkiler ajansı olan Publica İletişim Ajansı’nda mezun olmaya yakın bir süre bulundum. O zaman yeni kurulmuş olmasına rağmen pratik olarak faydalanmaya çalıştık. Atölye çalışmaları yapma fırsatım oldu. Bunun yanında aldığımız mentorluk (Relationship with Mentors) dersi kapsamında bir şirket seçip o şirkette yaptığımız çalışmaları, faaliyetleri her hafta raporlayıp kendimizi geliştirmeye çalışıyorduk. Daha önce de söylediğim gibi British American Tobacco Türkiye’de çalışmama da vesile olmuştur. Yine bir başka atölye dersimizde halkla ilişkilerin sanatla ve kültürel çalışmalarla olan bağlantısını vurgulamak için her hafta teknik gezilerimiz olurdu.  Eğitimim açısından beklentilerimin neredeyse hepsini karşılayabildim. Bence BİLGİ gibi bir üniversitede okumanın avantajı ne derseniz, çok değerli insanlarla, işin ehli deneyim sahibi hocalarla birebir görüşebiliyor olmak ve çalışabilmek derim. Sosyal iletişim becerileri için de önemli imkânlar sunabiliyor. Bu konudaki pişmanlığım ise daha fazla sosyal kulüplere ve aktivitelere zaman ayırabilseydim.

Bir akademisyen olarak öğrencilere tavsiyeleriniz neler olurdu?

Öncelikle halkla ilişkiler ve iletişim alanında eğitim gören öğrencilere, eğer akademisyen olmak istiyorlarsa, mutlaka sektörel bir deneyim elde etmelerini tavsiye ederim. Dışarıda, ajansta veya kurumsal bir firmada bulunmalarının kendileri için, akademik alanda devam edeceklerse avantaj sağlayacağını söyleyebilirim. Akademisyen olsalar da olmasalar da bu alan hep kendi içinde, teknolojik, ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmelerle harmanlandığı için kendilerini birkaç sene ileriye adapte etmelerinin yararlı olacağını düşünüyorum. O yüzden sektörel kurumlarda bulunmaları gerekir.

Yürüttüğünüz bir projeniz ya da çalışmanız var mıdır, varsa biraz bahseder misiniz?

Evet, var. Zaten hiçbir zaman yok dediğim bir an olmadı. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Şu anda üzerinde aynı anda çalıştığım 2 bilimsel makalem var. Geçen ayın başında öğrencilerimle başladığım, Haziran ayına doğru bitirmeyi planladığımız geniş kapsamlı bir proje var. Psikografik temelli etnografik yöntem doğrultusunda uygulanacak bir çalışma. Proje tamamlandığında kitaplaştırmayı düşünüyoruz. Onun dışında öğrencilerimle bir reklam kampanyası yarışmasına girdik onun üzerinde yaratıcı stratejisini çalışıyoruz. Bir de yakın zamanda başlayacağımız, danışmanlığını yaptığım, bir öğrencimizin yöneteceği, şuanda etüt raporu üzerinde çalıştığı bir sosyal sorumluluk çalışması olacak.

 

 

Powered by Openmedia