Kadir Baş 1984 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 2002 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni kazandı ve 2007 yılında Hukuk Fakültesi’nden derece ile mezun oldu.
Ekonomi Hukuku yüksek lisans programını bitirdikten sonra İstanbul’da bir hukuk bürosunda avukatlık stajını tamamladı. 2014 yılından beri Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı’nda akademisyen olarak çalışıyor. Kadir Baş ile keyifli ve BİLGİ dolu bir röportaj gerçekleştirdik.
Sizi tanıyarak röportajımıza başlayalım. Bize kendinizden bahseder misiniz?
1984 yılında İstanbul’da doğdum. 2002 yılında başladığım Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2007 yılında dereceyle mezun oldum. Lisans eğitimi sonrasında Bilgi’den hemen kopmadım. 2007 yılında Bilgi Üniversitesinde Ekonomi Hukuku Yüksek Lisans programına başladım ve bu programı da 2009 yılında bitirdim. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra aynı zamanda İstanbul’da bir hukuk bürosunda avukatlık stajımı yaptım ve 2008 yılında İstanbul Barosuna kayıt oldum. Yüksek lisans eğitiminden sonra ara vermeden Millî Eğitim Bakanlığı bursiyeri olarak İngiltere’nin Londra Şehrinde bulunan Queen Mary Üniversitesinde hukuk doktorasına başladım. 2013 yılında doktoramı tamamladıktan sonra İstanbul’a geri döndüm. 2014 yılından beri Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalında akademisyen olarak çalışmaktayım.
BİLGİ ile yollarınız nasıl kesişti, sizi BİLGİ’de okumaya yönlendiren en önemli etkenler nelerdi?
Lisenin son sınıfında üniversite tercihi yaptığım dönemde, Bilgi henüz 5-6 yaşında çok genç bir üniversiteydi. Vakıf üniversitelerinin genel olarak yeni yeni ortaya çıktığı ve toplumda bu üniversitelerin kalitesine ve geleceğine şüpheyle bakıldığı bir dönemdi. Yine de Bilgi, kısa sürede saygın bir üniversite olarak adından söz ettirmeye başlamıştı. Ben de BİLGİ’yi basından duymuş ve takip etmeye başlamıştım. Tercihlerden önce de BİLGİ’nin tanıtım günlerine katılmış ve çok olumlu bir izlenim edinmiştim. Bu sebeple, ailemden ve bir kısım çevremden İstanbul Üniversitesi gibi bir devlet üniversitesi seçmem konusunda telkinler gelse de ben kendi bildiğimi yapıp Bilgi’yi seçtim. Geriye ve şimdiye baktığımda bu kararımdan çok memnunum.
Şu anda Marmara Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev alıyorsunuz. Akademisyen olmaya nasıl karar verdiniz, hayaliniz miydi?
Oldum olası fikir üretebileceğim, kalem oynatabileceğim bir meslek sahibi olmak istemişimdir. Hukuku seçmemenin sebeplerinden biri de buydu. Akademisyenlik de hep gözümde çok saygın ve ulaşılması zor bir meslek olmuştur. Buna rağmen içimde hep bir akademisyen olma isteği de vardı. Bu istek üniversite sırasında ve sonrasında daha da güçlendi. Lisans eğitiminden sonra hemen yüksek lisansa başladım. Yüksek lisansım devam ederken Millî Eğitim Bakanlığının yurt dışı eğitim bursundan haberdar oldum. Bu burs, sonrasında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalında çalışmak üzere yurt dışında doktora eğitimi yapma fırsatı sunuyordu. Bu benim için çok iyi bir fırsattı; başvurdum, İngiltere’de doktoramı bitirdim ve 2014 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğretim elemanı olarak çalışmaya başladım.
Ne tür Akademik Çalışmalar Yürütmektesiniz? Uzmanlaştığınız bir alan var mıdır?
BİLGİ’de yüksek lisans yaparken Doç. Dr. Kerem Cem Sanlı hocanın vermiş olduğu rekabet hukuku dersini almıştım ve bu alan çok ilgimi çekmişti. Sonrasında yüksek lisans tezimi rekabet hukuku alanında teknoloji transferi sözleşmeleri üzerine yazdım. Yine doktora tezimde Avrupa Birliği rekabet hukukunun ortak girişimlere ilişkin yaklaşımını inceledim. Bunun dışında da rekabet hukukunda çeşitli makaleler yazdım. Bu sebeple, uzmanlık alanlarımın başında rekabet hukukunun geldiğini söyleyebilir. Bunun dışında, fikri mülkiyet hukuku ve ticaret hukuku alanında akademik çalışmalar yürütmekteyim.
BİLGİ’de aldığınız eğitimin ardından Queen Mary University of London’da eğitiminize devam ettiniz. Özellikle bu okulu seçmenizdeki neden neydi? Ve orada eğitim aldığınız süre zarfında nasıl çalışmalara imza attınız?
Doktora yapmaya karar verdiğimde, ülke olarak ilk tercihim İngiltere’ydi. Bu tercihimde, İngilizcenin anadil olması, kaliteli eğitim ve yaşam olanakları sunulması etkili oldu. İngiltere’de doktora başvurusu için, doktora tez konunuzu önceden belirlemeniz ve amaçladığınız doktora çalışmasını özetleyen bir doktora araştırma önerisi (research proposal) hazırlamanız gerekli. Başvurunuzun kabulü için üniversitede bu konuda tez danışmanlığınızı yapmayı kabul eden bir öğretim üyesi bulunması da oldukça önemli. Ben de araştırma önerisini hazırladıktan sonra, doktora çalışması yapmak istediğim birkaç üniversitedeki rekabet hukuku alanında uzman öğretim üyeleri ile e-posta yoluyla iletişime geçtim. Bu kişilerden biri de Queen Mary Üniversitesinde Prof. Maher Dabbah’tı. Kendisi araştırma konuma çok ilgi gösterdi ve onun bu ilgisi Queen Mary’i tercih etmemde en büyük etkenlerden biri oldu. Queen Mary’nin hukuk alanındaki saygınlığı ve sunduğu araştırma imkanları da tabi ki bu kararımda etkili oldu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 2017 bahar döneminde Uygulamalı Rekabet Hukuku Sertifika Programı’nda eğitmen kadrosunda yer aldınız. Programın amacı, konusu neydi, süreç nasıl ilerledi?
Uygulamalı Rekabet Hukuku Seminerleri, Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Kerem Cem Sanlı Hoca tarafından on yıldan uzun bir süredir organize ediliyor. Bu Seminerler, hem Ekonomi Hukuku Yüksek Lisans Programında verilen bir ders hem de bir sertifika programıdır. Bu programda, her hafta rekabet hukuku alanında çalışan bir avukat, akademisyen veya uzman, rekabet hukuku alanında spesifik bir konu hakkında iki saatlik bir sunum gerçekleştiriyor. Bu seminerler aynı zamanda kamuya açık olduğu için ders ve sertifika programına kayıtlı olmayan kişiler de katlım gösterebiliyor. Bu Seminerlerin, şu an Türkiye’de rekabet hukuku alanında gerçekleştirilen en doyurucu etkinlik olduğunu söyleyebilirim. Ben de 2014 yılından beri her yıl bu seminerlerde bir konu sunuyorum. Kendi sunumum dışında, Türkiye’de ve dünyada rekabet hukuku alanında meydana gelen gelişmeleri takip edebilmek için mümkün olduğunca diğer sunumlara da katılmaya çalışıyorum. Rekabet hukukuyla ilgilenen herkese bu seminerleri takip etmesini öneririm.
BİLGİ ile devam edecek olursak. Nasıl bir öğrencilik hayatınız vardı?
Bilgi’de keyifli bir öğrencilik dönemi geçirdiğimi söylemeliyim. Mümkün olduğunca tüm dersleri takip etmeye çalışırdım. Derslerde anlatılan konuları, gerçek anlamda derse katılarak hazmedebiliyordum. Benim dönemimde genel olarak derslere katılım zaten yüksekti ve neredeyse herkes birbirini tanırdı. Bu sayede hem hocalarla hem de diğer öğrencilerle güzel diyaloglar geliştirebildim. Üniversitenin yaratmış olduğu özgürlükçü ortam da üst seviyedeydi. Üniversitenin bu anlamda benim ve diğer öğrencilerin vizyonlarını geliştirmesindeki etkisini açık bir şekilde gözlemleyebiliyordum. BİLGİ’de aldığım eğitimin hem hukuk bilgisi hem de entelektüel açıdan beni ileriye taşıdığını düşünüyorum.
Önümüzdeki dönemlerde plan ve projeleriniz nelerdir?
Doktorayı bitireli, beş yıl oldu. Artık doçentlik çalışmalarına hız vermem gerekiyor. Hukuk alanında doçent olabilmek için, bir monografik eser yazmalı, çeşitli makaleler üretmeli ve konferanslarda konuşmalısınız. Ben de şu an için bu amaca yönelik akademik çalışmalara ağırlık vermiş durumdayım. İki-üç yıla doçentlik başvurusunda bulunmayı hedefliyorum.
Başarılı bir akademisyen olarak, öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Benim genel olarak öğrencilerde gözlediğim sorunların başında, derslere ve üniversiteye yönelik ilgisizlik geliyor. Bunda üniversitelerin ve biz akademisyenlerin de sorumluluğu bulunabilir. Ancak, sorunun bunun ötesinde olduğunu düşünüyorum. Birçok kişinin öğrenciliği, derslerde alınan ses kayıtlarından oluşturulan notları okuyarak sınavlara girmekten ibaret. Bu çalışmayla sınavlar geçilebilir, ama üniversiteyi gerçek anlamda bilgi birikimine sahip olarak bitirmek için derslerin ilgili bir şekilde takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanında, üniversite, sadece derslerden ibaret olarak da görülmemeli. Mesleğinize ilişkin bilginin üretildiği ortamda hocalarla ve ilerideki meslektaşlarınızla diyaloglar geliştirilmesi, ileride iş yaşamında size büyük katkılar sunabilir. O yüzden, verebileceğim başlıca tavsiye, üniversite yaşamının bir parçasının olmaya çalışmaktır.