Varoluşçu ekolle çalışan klinik psikolog: Büşra Tarçalır

Büşra Tarçalır 2011 Psikoloji Bölümü mezunlarımızdan. 2015 yılına Bahçeşehir Üniversitesi Klinik Psikoloji Programı’ından “Okullarda zorbalık” olarak kısaltabileceği bir tez ile mezun oldu.

 

Şu an varoluşçu ekolle çalışan bir klinik psikolog olmasının yanı sıra çocuk kitapları da yazıyor. Kariyerinin bir kısmını yayıncılık ve yazarlıkta ilerletti. Terapist olarak yetişkinlere bireysel seanslarını ve aile danışmanlığını sürdürüyor. Büşra Tarçalır ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

1- Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım. Büşra Tarçalır kimdir?

Varoluşçu ekolle çalışan bir klinik psikoloğum ve çocuk kitapları yazarıyım. Ebeveyn seminerleri veriyorum, varoluşçu psikoterapi alanında konuşmalar yapıyorum. Farklı illerdeki çocuk kitabevleri ve okullarda kitap etkinlikleri yapıyorum 2 senedir. Özellikle zorbalığın ayırt edilmesi konusunda yaptığım konuşmalar için davet alıyorum, bununla beraber çocuk kitapları seçimi ve edebiyatın çocuğun gelişimindeki yeri konusunda da buluştuğum ebeveyn toplulukları oluyor. İstanbul’da yaşıyorum, iki kedim var ve onlarla birlikte yaşamaya başladığımdan beri hayvanlara karşı daha hassas bir insan oldum ve yontuldum:)

2- Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz, hangi bölüm mezunusunuz ve kaç yılında?

2011 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümü, 2015 yılında da Bahçeşehir Üniversitesi Klinik Psikoloji programından “Okullarda zorbalık” olarak kısaltabileceğimiz tezle mezun oldum. Hala sana bir şans verilse hangi döneme gitmek isterdin sorusuna, lisans yıllarıma cevabını veriyorum. Çok severek okudum, Santral kampüsünün ilk sakinleriydik biz bu yüzden her şeyin en güzel zamanını yaşadım lisansım boyunca. Kendi kişisel gelişimimde de üniversitenin hayatımı ikiye böldüğünü düşünürüm; öncesi ve sonrası olarak. Bu yüzden üniversite yaşamının sadece akademik bilgi almaktan öte bir kültürü yaşama, onu soluma, akranlarınla yeni şeyler keşfettiğin, bazen bahçenin güzelliğine kapılıp dersi astığın bazen havanın soğuğundan dersliğe sığındığın, her şeyiyle evden çok vaktini geçirdiğin bir alan olarak düşünürüm.:) Eğitim şart derken bence üniversite için bunların hepsi eğitime dahil şeyler.

3- Psikoloji bölümünde eğitim almışsınız fakat kariyerinizi yazarlık yönünde ilerletmişsiniz. Şuan sahibi olduğunuz Minty Yayınları’ndan bahsedecek olursak… Kariyerinize bu yönde devam etmeye nasıl karar verdiniz?

Kariyerimin bir kısmını yayıncılık ve yazarlıkta ilerlettim, ama terapist olarak yetişkinlerle bireysel seanslarımı ve ailelere danışmanlık yapmayı sürdürüyorum. Aynı anda iki iş kolunun içinde olmanın alakasız görünseler bile beni çok beslediğini hissediyorum. Terapistlik yalnız bir iş, çocuk kitaplarıyla iç içe olmak ise renkli ve bambaşka bir dünya. Esasen bir yön verme kararı değildi yayıncılığa başlamam şartlar el verdi diyelim:) Ayrıca lisans eğitimim boyunca seçmeli derslerimi Literature bölümünden almışlığım var yani çok uzak bir yer değildi bana edebiyatla, yayıncılıkla ilgilenmek. Hatta 3. ve 4. sınıftayken İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’nda çalışan öğrenciydim, kitap fuarlarına gidip stantlarda ve okuldaki stantlarda satış yapıyorduk. Bizim kitaplarımız daha akademik kitaplardı ama standa gelip hangi kitabı tavsiye ettiğimi soran insanlarla karşılaşmak bile bana kendimi çok iyi hissettiriyordu, o kitapları okuma şevki veriyordu. Dolayısıyla mesleklerimden birinin okulunu okudum birini alaylı yapmaya koyuldum desek yeridir. Ama zaten gelecekte tek bir mesleğin bize yetmeyeceğini, küçük kadrolarla birden çok işe bulaşacağımızı gösteriyor araştırmalar, dolayısıyla doğru yoldayım bence. Minty Kitap ise çocuklarla konuşması, onlara anlatması zor başlıklarda kitaplara yer vermesini planladığım bir yayınevi. İlk kitap zorbalıktı, ikincisi cinsellik oldu, şimdi ölüm hakkında bir üçüncü kitap geliyor. Evlat edinmek, korkular, göç, eşcinsellik gibi birçok konu başlığı var heybemde. Zamanla, yavaş yavaş da olsa bu işi sürdürmeyi istiyorum.

4- BİLGİ ile devam edelim. BİLGİ mezunu olmak size kariyer yaşantınızda ne gibi avantajlar sağladı?

BİLGİ’li olduğumu söylemekten hep gurur duydum çünkü eğitim aldığım kadro her zaman övüneceğim kişilerden oluşuyordu. Onların elinde yoğrulmuş olmanın bana çok şey kattığına inanırım. Sanıyorum çalışma hayatımda da bilgi mezunu olmamın ekmeğini yemişimdir. Her şeyden önce bir bakış açısı kazandırdılar bana, farklı fakültelerin öğrencileri ile bir arada okuma şansım, onların sergilerine, çıkardıkları tiyatro oyunlarına katılma hakkım oldu. Çok yönlülük kattı bana BİLGİ.

5- Neden eğitim için BİLGİ’yi tercih ettiniz?

Tercihte bulunduğum dönem, aklımda olan iki okuldan biri BİLGİ’ydi. Fen ve sosyal bilimlerde çok iyi kadroları vardı. İyi bir eğitim alacağımı düşünmüştüm, nitekim öyle de oldu. Onun dışında çok bilinçli bir tercih yaptım, sınava hazırlanırken Bilgi’de okumayı hayal ederek motive oldum desem yalan olur. O yaşta geleceğimi o kadar net sınırlarla çizemiyordum.

6- Zor Balık isimli bir çocuk kitabınız var. Önce yazarlıktan sonra kitaptan bahsedelim. Çocuk kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz, ne gibi ön çalışmalar yaptınız?

Yazar olmaya karar verdim demeyelim, yüksek lisans tezim zorbalık üzerineydi ve okullarda zorbalıkla mücadele etmek için klinik psikolog olan bir arkadaşımla 12 haftalık bir program hazırladık. Okullarda haftalık olarak çocuklarla buluşarak uygulanmasını planladığımız programın bir haftasında da bir hikaye yer alsın istedik. O zamanlar çocuk edebiyatına hakimiyetim yoktu ve ben bir tane yazayım diye niyetlendim. Bu hikaye kitap olabilir mi diye düşünürken, zaten hali hazırda farklı yayınevlerinin beğendiğim kitaplarını yorumladığım ve paylaştığım bir Instagram hesabım vardı – mintykitap. Kitlesi yavaş yavaş oluşan bu mecrayı yayınevine dönüştürmeye karar verdik ve yazdığım ilk kitap olan Zor Balık da yayımladığımız ilk kitap oldu. Paralelde ilerleyen iki farklı sürecin yolları kesişmiş gibi oldu. O zaman kitap yazmaya kararlı değildim ama yaklaşık 3 senedir sadece 0-14 yaş grubuna yönelik çocuk ve genç/yetişkin romanları okuyorum, dolayısıyla her geçen gün daha bir kitap yazmak için ateşleniyorum. Konu seçiyorum, bir şeyler karalıyorum, çok beğendiğim yazarların çok sevdiğim kitaplarına gıpta ediyorum. Bir gün o kadar yaratıcı ve sevilen bir yazar olmayı hayal ediyorum hep.

7- Zor Balık’tan bahseder misiniz? 

Zor Balık, çevresindeki diğer balıklarla alay eden, onlarla dalga geçen, onların kaplerini kıran küçük siyah bir balık. Burada mesele cüsse değil çünkü. Zor Balık bilinçsizce de yapmıyor bunları, etrafındakilerin ne kadar canını sıktığının farkında. Eğer o bu şekilde davranmazsa güçlü olamayacağını ve başkalarınının ona üstünlük sağlayacağını düşünüyor ve bundan korkuyor. Ve bir gün kendisinden çok daha büyük, sivri dişli, kocaman gözleri olan bir kedi ile karşılaşıyor. Kedinin ona zarar verme ihtimali Zor Balık’I çok korkuturken bir yandan da kedinin gücüne hayranlık besliyor. Ama hikaye Zor Balık’ın beklediği gibi bitmiyor. Bu kitapta didaktik bir mesaj olarak zorbalık kötü bir şeydir mesajından özellikle kaçmaya çalıştım, bu yüzden hikaye ucu açık bir yerde, Zor Balık’In başka nasıl güçlü olabileceğini düşünmeye karar vermesiyle bitiyor. Çocukların hazır mesaja konmalarını değil, eleştirel olarak bu konu üzerine düşünmelerini istedim çünkü zorbalığı haklı çıkaracak tezleri de olabilir ve biz bunun üzerine konuşacak bir alan yaratmalıyız.

8- İkinci kitabınız da yolda… Yeni çıkacak kitabınızdan bahseder misiniz?

İkinci ve üçüncü kitaplar eğer bir aksilik olmazsa 2019 bitmeden yayımlanmış olacak. Bu kitaplar iki farklı yayınevinden çıkacak. Birinde, çocuk karakterimizin üç farklı hayvanla tanışma hikayesini ele alınıyor. Zor Balık’a göre daha yumuşak ve benim oldukça duygusal bağ kurduğum üç hikaye yer alacak kitapta. Bunlar bilinen havanlar değiller ve her birinin farklı bir özelliği var hikayeye şekil veren. İlk okuma kitabı olarak düşündük bu kitabı. Diğer kitap ise resmli bir kitap ve çalışmayı sevmeyen, sorumluluk almak istemeyen bir karıncanın günlük yaşantısına odaklanıyor, daha komik ve eğlenceli bir hikaye olarak kurguladım onu da. İkisi de şu an çizim aşamasında, buluşmak için sabırsızlanıyorum. Yazarken hayal ettiğim şeylerin başka birinin zihninde nasıl renkleneceğini çok merak ediyorum ve yazıdan ibaret olan bu hikayelerin çizimlerle buluştuğunda neye benzeyeceğini düşünerek çok heyecanlanıyorum.

9- BİLGİ mezunu başarılı bir iş insanı olarak, öğrencilere tavsiyeleriniz neler olur?

Her işi yapmaya hazırlıklı olmalarını ve “ben bu işi yapmak için mi okudum?” sorusundan uzak durmalarını tavsiye ederim. Hangi meslek dalında olursanız olun, o yerin tozunu yutmadan masaya oturamıyorsunuz. Haklılık halinden çıkıp, kendim için ne yapabilirim ve bunu insan ilişkilerimi dengeli bir şekilde kurup nasıl sürdürebilirim üzerine çaba göstermeliler. İş ne olursa olsun bunlar bence temel konular ve hemen hakkını isteyen, her şeye burun kıvıran bir neslin ilerlemek için çok tökezlemek zorunda kalacağını düşünüyorum. Tökezleten şey başkalarına karşı takındıkları tavırlar değil, öğrenme sürecinde yaptıkları hatalar olsun ama insan ilişkileri her zaman sağlam olsun.

10- Bundan sonraki plan ve projeleriniz nelerdir?

Daha çok ve daha iyi çocuk kitapları yazmak, yayımlamak, seanslarımı sürdürmek ve çalıştığım ekol olan Varoluşçu Psikoterapi alanında eğitimler açmak. Ben plan yaparsam o iş içimde büyür patlar o yüzden tıpkı Minty Kitap’ta olduğu gibi bazı şeylerin akışında ve sağlam adımlarla gerçekleşmesini diliyorum kendime.

Powered by Openmedia