Kasım 2015’ten beri Rafineri reklam ajansında sanat yönetmenliği yapan Uğur Matban için en önemlisi işini layığıyla yapmak. Uğur Matban da ilkeli duruşuyla Mediacat 30 Under 30 listesinde.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin hangi bölüm/bölümlerinden mezunsunuz? Kısaca eğitiminizden bahseder misiniz?
Eğitimime 2009 yılının Eylül ayında Görsel İletişim Tasarımı’yla başladım. İlk senemde, başarı bursu için öngörülen ortalamayı sağladıktan sonra da eğitimime burslu olarak devam ettim. 2011 yılında ise hâlihazırdaki bölümümün yanına Reklamcılık bölümünü de ekleyerek çift anadal programını tamamlayıp, 2015 yılında tam anlamıyla mezun oldum.
Neden BİLGİ’yi tercih etmiştiniz?
İletişim fakültesinin bilhassa reklamcılık alanındaki varlığı, tanınırlığıydı ve mezunlarının başarılarıydı beni BİLGİ’ye iten. Zira bunun gibi teoriden ziyade sahadaki pratikle beslenen alanlarda, ders aldığınız hocalar kadar beraber okuduğunuz insanların yeterliliği de çok önemli.
Reklamcılığa nasıl başladınız?
“Grafik tasarımcı” ne iş yaptığını bile bilmediğim yaşlardan beri cazip gelen, renkli bir meslekti. Yaklaşık 10 sene evvel butik bir reklam ajansına gidip gelerek, sonrasında da kadroya girerek başladım.
BİLGİ’ye başladığınızda beklentileriniz nelerdi?
Grafik tasarım, aslında temel olarak, kişinin içinde varsa yapabileceğine inandığım bir disiplin. Ben de yıllardır “bir şekilde” bunu hasbelkader yapabiliyordum. Ne şekilde yapabildiğimi ve başka neler yapabileceğimi öğrenme parolasıyla başladım eğitimime.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin size en büyük katkısı ne oldu?
Bilgi Üniversitesi “Ömrümün büyük bir kısmında yapmayı planladığım işi neden yapmak istiyorum” sorusunun cevabını daha net almama vesile oldu. Gerek hocalarım, gerekse derslere konuk olarak gelen çok değerli meslektaşlarım sayesinde.
Sizce BİLGİ’li olmak ne demek?
BİLGİ’li olmak dersten artakalan her bir zaman diliminde kendini geliştirme açlığıyla karnının burkulması, bu disiplini edinebilmek, öğrenmenin yeri ve zamanı olmadığı düsturuyla dünyaya bakmak ve bu reflekslere daimi olarak sahip çıkmaktır.
Okul günlerinden unutamadığınız bir anınız var mı?
Görsel İletişim Tasarımı bölümündeki bitirme projemin artık son, final jürisiydi. Son derece yoğun ve uykusuz geçen bir senenin ardından, cayır cayır yanan sıcak bir yaz gününde zurnanın “zırt” dediği yere gelmiştik nihayet. Projemin nihai halinin sunumunu yaptıktan sonra, “Ama insan faktörünün ve insanoğluna bağlı art niyetin olduğu her yerde, teoride kusursuz işliyor gibi görünen hiçbir mekanizma kusursuz çalışamaz. Bu proje de bunlardan biri” diyerek lüzumsuz bir çıkış yapmıştım. Tam o an “Ne yaptım ben?!” diye düşünürken, ensemden soğuk bir damla kuyruk sokumuma kadar indi. Vücut ısım iyice yükseldi, sesler yavaşladı. Fakat bu gerilimin üzerine bölüm başkanım tebrik ederek, “Hayatında başarılar diliyorum. Yolun açık olsun” dedi. O an yaşadığım mutluluğu herhalde ömrümün sonuna kadar unutmam. Emeğinin karşılığını öyle bir anda ve böyle şık bir şekilde almak dünyanın en keyifli şeyi olabilir.
Ardınızdan gelen meslektaşlarınıza bir tavsiyeniz var mı?
Revizyonlara söylenmeyin. Söylenseniz de söylenmeseniz de her türlü yapacaksınız zaten :)