Mehmet Bostan özel sektörde kariyer basamaklarını hızla çıkmış ve sonrasında da kamuda önemli görevler edinmiş bir profesyonel. Bostan başarısının ardındaki etkenlerden biri olarak BİLGİ MBA’i saymadan geçmiyor.
Önce kurumsal bankacılıkta hızlı bir kariyer çizgisi, sonra sigortacılık sektöründe Türkiye’nin önemli kurumlarından birinin yönetimi ve şimdi de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı… Bununla birlikte Türkiye’nin gözbebeği şirketlerinden Turkcell’de Yönetim Kurulu Üyeliği… Mehmet Bostan’ın eminiz ki daha hayatına sığdıracağı çok görevler ve başarılar var. Bir BİLGİ MBA’li olan Bostan’ı makamında ziyaret ettik ve özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Lisansınızı hangi üniversiteden aldınız? İş hayatına nasıl atıldınız?
İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okudum. Çalışma hayatına çocukken başladığımı söyleyebiliriz. Babamın yanında 7 yaşında, Sultanhamam’daki iş yerimizde tezgahtarlık ile iş hayatın atıldım. İş hayatıma bakışımı, müşteri ve sonuç odaklılığımı büyük ölçüde babamın tezgâhına borçluyum diyebilirim. Okul tatil olur olmaz, yaz tatiline girer girmez biz çalışmaya başlardık Sultanhamam’da. Orada Hacopulo Han var. Hacopulo Han, Sultanhamam’ın en eski hanlarından bir tanesidir. Daha çok tekstilcilerin bulunduğu bir han ve bu handa hemen hemen her türden farklı kültürlerden ticaret yapan insanlarla bir arada bulunma fırsatım oldu. Bu çeşitlilik bana şunu kazandırdı: Çok farklı bakış açısında, çalışma şekillerine sahip insanlarla çalışma esnekliği…
Sultanhamam’da müşteri odaklılığının ne demek olduğunu öğrendim. Okuma yazmayı öğrendikten sonra ilk okuduğum cümlelerden bir tanesi, “Müşteri velinimetimizdir” cümlesiydi mesela. Bugünlerin temelini o küçük yaşta atmış olmam belki de en büyük kazancım diyebiliriz.
Babamın tavsiyesiyle, daha doğrusu zorlamasıyla tezgahımızın dışında da çalışarak, küçük çapta ticarete de başladım, İlk okul 4. sınıftayken Sultanhamam’da çeşitli temizlik eşyaları satmaya başladım ve Sultanhamam’da Sirkeci’den Unkapanı’na kadar bütün hanlara girdim çıktım, satış yaptım. Bu da benim insan ilişkilerimi kuvvetlendirdi.
Üniversitede Uluslararası İlişkiler branşının seçmemin de bir nedeni aslında sadece insanlar arasındaki değil, toplumlar arasında da iletişim ve ilişkilerin nasıl olduğuna duyduğum meraktı. Bu bölümün bana kattığı en büyük fayda ekonomiden siyasete, hukuktan sosyolojiye kadar birçok konuyu çalışma fırsatı bulduk. O dönem hakikaten çok değerli hocalarımız vardı. Deniz Ülke Arıboğan bunlardan bir tanesi, hatta en başlıcası. Çok değerli bir akademik kadroya sahiptik. Bu bizim için şanstı tabi.
Üniversiteden sonra bankacılık ile resmi olarak çalışma hayatıma başladım ve büyük çapta deneyimleri ilk kez burada edindim. Bankacılık sektör olarak fazlasıyla gelişmiş ve her seviyeden insanla bir araya gelebileceğim bir ortamı bana sağladı ve iş dünyasını tanımak açısından çok güzel tecrübelerim oldu.
O yıllarda bankacılık çok hızlı büyüyen bir dönemdeydi ve tabii ki en popüler işlerden biriydi. Siz hangi kurumda başladınız?
Ben Esbank’ta “Management Trainee” olarak başladım. İyi bir eğitim aldık, orada da iyi bir eğitim kadrosu vardı ve aynı zamanda kurum dışı sektör deneyimi olan hocalar tarafından da bu eğitimlere destek veriliyordu. Daha sonra çeşitli yerli ve yabancı bankalarda çalıştım. Sonrasında bankacılıktan sigortacılık sektörüne geçiş yaptım ve son 5 yılımı da Vakıf Emeklilik’te Genel Müdür olarak geçirdim. Bu hayatımın en enteresan işlerinden biri oldu. Bireysel Emeklilik ve Hayat Sigortacılığı işlerine başlarken, bu kadar keyif alacağımı ve bu işi seveceğimi düşünmemiştim. Ama bana gerçekten güzel fırsatlar ve deneyim sağlayan başka bir dünya oldu diyebilirim.
Ne zaman MBA yapma ihtiyacı hissettiniz? Bilgi Üniversitesi’ni seçerken hangi kriterleri önemsediniz? Ailenizde başka BİLGİ’li var mıydı?
Kardeşim Yahya Bostan BİLGİ’den mezun. Ben o zaman BNP-AK Dresdner’de bankacı olarak çalışıyordum. Orada Kurumsal Bankacılık’ta müdürdüm ve bu çalışmaları yaparken Türkiye’nin en zor dönemlerini yaşıyorduk. 2001 krizinden çıkmaya çalışıldığı dönemlerdi, ve biz şanslıydık diyebilirim. Neden derseniz bu kaotik ortama rağmen kurumsal ve yabancı şirketlerle yoğun çalışmaya devam edebilmiştik. O dönem kendime yeni bir vizyon katmak ve işimde de faydası olacağına inandığım Bilgi – MBA programına dahil oldum. BİLGİ’yi birkaç arkadaşımın tavsiyesi ile tercih etmiştim. Orada Metehan Bey ile tanıştım ve tarzı çok hoşuma gitti. Gayet açık iletişim kuran bir tarzdı. Bu beni cezbetti ve MBA programına devam ettim.
Nasıl bir etkisi oldu BİLGİ MBA’in sizin üzerinizde?
Belki MBA yapan arkadaşlara bunu söylemekte fayda var. İlk dönem çok güzel geçiyor, çok heyecanlı geçiyor; yeni şeyler, yeni insanlar, yeni hocalar. Ama ondan sonra yorulmaya başlıyor insan. Çünkü akşamları gideceksin. Dolayısıyla şöyle bakmakta fayda var, enerjiyi iyi ayarlamak lazım. Yani soluğu iyi tutmak lazım ve uzun soluklu olduğunu düşünmek lazım. Ama benim açımdan MBA’den ne kazandım ya da ne beklenebilir diye baktığın zaman; MBA’de gösterilen, öğretilen şeylerin birçoğunu evde çalışarak da yapabilirsiniz ya da uzaktan MBA ile yapabilirsiniz. Bence MBA’den beklenmesi gereken akademik bilgiden daha farklı olarak; yeni fikirler, sınıf ortamında gündeme getirilen konular. Bir de MBA’i biraz daha geç, yani iş hayatına atılınca yapmak avantajlı.
MBA yapan insanların her hafta Ekonomist dergisi okuması gerektiğini düşünüyorum mesela. her ay Harvard Business Review, Foreign Affairs gibi önemli yayınları takip etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben hala takkip etmeye özen gösteriyorum. Çünkü bunlar önemli kaynaklar. Haftada bir de The Financial Times ve Herald Tribune okumak lazım.
BİLGİ MBA’de sizi etkileyen akademisyenler kimler oldu?
Finans alanında Can Karaşıklı’yı söylemem gerekiyor. Hakikaten çok değerli bir hocamızdı.. İngilizce tabiriyle “demanding” bir adamdı. Talepkardı ,katılım isterdi. Gerçek dünyayla ilgili bir dersti. Dışarıdan konuşmacı getirirdi. Örnekleri çok güzeldi ve sunduğu materyaller de hakikaten çok faydalı materyallerdi. MBA yapanlar o materyalleri saklasın ki ben hala saklıyorum.
MBA’de oradaki hocalarla temasta çok önemli. İçerideki hocalarda, dışarıdaki hocalarda çok değerli bence… Çok farklı sektörden gelen insanlar var ve hepsinden farklı yaklaşımlar, yorumlar duyabiliyorsunuz. Bence MBA’i önemli yapan şey bu. Dolayısıyla BİLGİ’nin akademik standartları fena değil bence. Ama daha değerli olan şey; o farklılık ve çeşitlilik… Yani vizyon, yaklaşım ve fikirleri ortaya koyma alanı.
MBA dönemindeki arkadaşlıklarınızla görüşüyor musunuz?
Tabi ki… Hala görüştüğümüz arkadaşlarımız var. Onlarla da temasımızı sürdürüyoruz tabi ki.
MBA sonrasında neler yaptınız? Bankacılığa devam ettiniz sanırım.
Evet, bankacılığa devam ettim. Ondan sonra bankacılığı bıraktım ve sigorta sektörüne girdim. En son BNP-AK Dresdner Bankacılık’ta Türkiye baş temsilcisiydim. Bankacılığı bıraktığıma memnunum. Çünkü hakikaten farklı işler yapmak insana çok şey katıyor. Biliyorsunuz en son emeklilik sektöründeydim. Artık bir kamu işi yapıyorum burada.
Bir taraftan da sanırım Turkcell Yönetim Kurulu Üyeliğiniz başladı 2 sene önce?
Evet, çok dinamik bir alan ve çok şey katıyor. Hayat tarzından çok etkileniyor ve belirleyici oluyor. İnsan hayatında çok belirleyici bir sektör, telekom sektörü. Özellikle mobil taraf çok belirleyici. Sabit, mobil, web dediğimiz alanın artık birbirinin içine geçmesi, hayatımızın her anında, her yerinde yanımızda olması, bizim her an ulaşılabilir olmamız, yine bizim herkese ulaşmamız… Aslında sadece iş dünyasını değil, sosyal ilişkileri de çok değiştiriyor ve belirliyor. Dolayısıyla bunun iç tarafında olmak ve buradaki gelişmeleri izlemek çok farklı bir yerde duruyor.
Şu an başında bulunduğunuz kurum 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin en stratejik kurumlardan bir tanesi.
Burası, yatırım bankasından çok daha fazla deneyime sahip bir kuruluş. Sermayeyi tabana yayma konusunda çok güçlü deneyimi, bilgisi, becerisi ve insan kaynağı olan bir kurum Özelleştirme İdaresi. Bu kurumda önümüzdeki dönemde güzel işler yapacağız ve kurumun başarılarının sürekliliğini sağlayarak kamuya değer katmayı planlıyoruz.
Özelleştirmenin amacı; temelde ülke ekonomisi için en optimum çözümü üretmektir ve ülkeye değer katmaktır. Önceki dönemde bizim kurumumuz tarafından özelleştirilmiş bazı kurumların sayısında artış var. Çünkü sektör liberalleşmiş, rekabete açılmış, tekel kaldırılmış ve dolayısıyla oraya yatırımcının ilgisi artmış bu da yanında kaliteyi yükseltmiştir. Dolayısıyla özelleştirmenin bu anlamda çok faydası var. Burada özelleştirmenin önemli bir konumu var ve sosyoekonomik faydaları var. Özelleştirmeye bu açıdan yaklaşmak lazım.
Kamuya olan güven başka, özel sektöre olan güven başka oluyor değil mi?
Devlet tarafından kontrol edilmesi ve işlem yapılıyor olması sermaye piyasasında çok daha itibar görüyor ve yatırımcının gözünde çok daha anlamlı oluyor. Güvenilirliği de daha yüksek oluyor. Bu kurumun da bu anlamda güzel, faydalı hizmetleri olmuş Türkiye’ye. Bunun artarak devam etmesi için çalışacağız bizlerde.
Şu dönemde sizin gündeminizde neler var?
Bizim kapsamımızda ve programımızda özelleştirilecek varlıklar, şirketler var şu anda ve bunlar yine Türkiye’nin önemli kurumları. Bunların özelleştirilme çalışmaları; hükümetimizin ve özelleştirme yüksek kurumumuzun yönlendirmesiyle yapılıyor. Biz bunun burada yönetimini ve özelleştirme süreçlerinin takibini gerçekleştiriyoruz. Tüm değerlendirme çalışmalarını ve değerlendirmelerimiz uluslararası standartlardadır. Zaman zaman danışmanlık alarak da yapabiliyoruz ama genel olarak bizim kendi arkadaşlarımızın gayretleriyle, içerideki mevcut bilgi birikimimiz ile yürütüyoruz. Onun dışında tüm satış ihale sürecinin yönetilmesi, satışla ilgili kararın özelleştirme yüksek kuruluna sunulması gibi döngüleri de biz yönetiyoruz.
Hedefimiz, bize devredilmiş özelleştirme kapsamı ve programına alınmış varlıkları; en doğru, en optimum şekilde uygun bir metotla özelleştirip yatırımcılara sunmak. Böylece, ilgili sektörü rekabete açıp en uygun yatırımcıya ulaşabilmek, bu işlemi yaparken de kamu varlığına yeni bir değer katmak ve bir bumerang etkisi ile faydanın tekrar devletimize dönmesini sağlamaktır.
BİLGİ’ye ve BİLGİ mezunlarına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
İstanbul Bilgi Üniversitesi hakikaten güzel bir üniversite. Çok değerli bir kurum ve çok kısa bir zamanda markalaşmış, kurumsallaşmış bir yer. Bunu Türkiye’de çok az kurum başarabildi. Önemli olan belli bir yere çıktıktan sonra orada kalabilmek. Bence İstanbul Bilgi Üniversitesi de bunu çok güzel başarıyor. Çok değerli bir yönetici ekibi var. Hocaları çok değerli… Bence bu kaliteyi ve standardı koruması lazım. İnşallah ta koruyacak. diğer yandan öğrenci arkadaşların MBA’den ne beklediklerini bilmeleri gerekiyor. Sabahtan akşama kadar çalışmak, ödev yapmak çok mühim değil, bu MBA’den bekleneni vermeyebilir. Tabii ki onları da yapmak lazım, ama bence derslere katılmak çok daha önemli. Derslerdeki tartışmalara katılmak şart. O tartışmaları, farklı yorumları dinlemek çok şey katabilir diye düşünüyorum.