Turinay’dan hukukun komedyası

Faruk Turinay dördüncü kitabı “Hukuk Komedyası”nı geçtiğimiz Kasım ayında Prof. Dr. Cemal Bali Akal’ın editörlüğünde Dost Kitabevi Yayınları’ndan yayımladı. Turinay’ın hukuk bilgisini edebiyat birikimiyle harmanladığı Hukuk Komedyası, yazarın ağırlıklı olarak Güncel Hukuk Dergisi’nde yayımlanmış yazılarının yanı sıra ilk defa bu kitapta yayımlanan yarı kurgusal bir denemesine yer veriyor.

Faruk Turinay 1988, Ankara doğumlu genç bir yazar, bir hukukçu ve akademisyen. Hukuk Fakültesi’nde okurken yayımlanan ilk seyahat yazısıyla yazarlığa başlayan Turinay, edebiyatın yanı sıra halen Galatasaray Üniversitesi’nde ceza hukuku alanında doktora öğrenimine devam ediyor. Turinay’la deneme kitabı “Hukuk Komedyası”nı ve BİLGİ’yi konuştuk.

 

Neden BİLGİ’yi tercih etmiştiniz?

BİLGİ’nin düşünsel açıdan özgürlük vaat eden konsepti, genel olarak üniversitenin ve özellikle hukuk fakültesinin saygınlığı, daha önceden ismini duyduğum ve kitaplarından haberdar olduğum öğretim üyeleriyle aynı ortamı teneffüs etme imkanı ve çeşitli tavsiyeler BİLGİ’yi tercih etmemde rol oynadı.

 

Yazarlık hayatınız bu yazıyla mı başladı? Nasıl devam etti?

Hem evet hem hayır. Evet, çünkü bu yazıyla ulusal basında yer alan ilk kez sesimi duyurmuş, kendimi ilk defa “yazar” olarak hissetmiştim. Daha sonra Hürriyet’te, Radikal’de seyahat yazıları yazdım. Bu yazılarımı Nisan 2015’te yayımlanan, önsözünü Murat Belge’nin kaleme aldığı Zamanın Üzerinde Seyahat adlı kitabımda bir araya getirdim. Michael Ondaatje’nin Divisadero romanından çeviri yaptım. Lacivert’te, Pulbiber’de öyküler yazdım. Ardından Kasım 2016’da yayımlanan Hukuk Komedyası… Hayır; çünkü ilkokul 4. sınıfta tuttuğum defteri karıştırırken, bir gün anneannemlerin bahçeli evinde, kalabalıktan uzaklaşıp loş bir odaya geçtikten sonra balkonda sohbet etmekte olan insanları tasvir ettiğim bir yazıya rastlamıştım yıllar sonra. O zamandan beri giderek soyutlaşan günlükler tutmuştum.

 

BİLGİ’nin size en büyük katkısı ne oldu?

Yazar olduğumu fark etmem! 1. sınıfta, 18 yaşındayken “Yüzyıllık Yalnızlık: Haydarpaşa” adlı ilk seyahat yazımı ulusal basında yayımlama konusunda tereddüt etmedim. Hocamın da takdir ettiği bu yazıyı Radikal’e gönderdim ve kısa sürede yayımlandı. Bu hayatımdaki kırılma noktalarından biridir.

 

Mezuniyetten profesyonel hayata geçiş sürecinizden kısaca bahseder misiniz?… Şu an bulunduğunuz noktaya gelene kadar neler yaşadınız?

Mezun olduğumda ne olacağımı değil, ne olmayacağımı biliyordum, mesela avukat olmayacağımı. Bu da az şey değildir. Başlangıçta akademisyen olmayı hiç düşünmemiştim ama bir yıl geçmeden kendimi fakültedeki odamda buluverdim. Kısa süre içinde de tam kendime göre bir yer bulduğumu anladım. 2012’de ilk kitabım olan “Anayasa Düşüncesi”ni yazdıktan sonra ceza hukuku daha çok ilgimi çekmeye başladı ve o alanda yazmaya yöneldim. Yüksek lisans tezim “Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi” hakkındaydı. 2013’te Galatasaray Üniversitesi’nde doktora yapmaya başladım. Ceza hukuku alanındaki doktora tezim üzerine çalışmalarımı sürdürüyorum.

 

Okuldayken yazmaya başlamışsınız, neden edebiyat değil de hukuk okudunuz?

Zekasına ve muhakemesine güvendiğim insanların takdir edeceği, iyi bir yazar olmak istiyordum başından beri. Hukuku da kavramak, anlamak istiyordum. Neden edebiyat değil de hukuk okuduğuma gelince: Şundan emindim, yazarlık içgüdüseldir ve hakiki edebiyat ancak amatör bir ruhla mümkündür. Belki bilerek uzak durdum teknik olarak edebiyat okumaktan. Ama elbette hukukun tarihle, retorikle, politikayla, hemen tüm sosyal bilimlerle, kuşkusuz edebiyatla bağlantılı, bir tür meta-bilim olduğunu düşünüyordum.

Türkiye’deki hukuk sistemine ilişkin bir değerlendirme yaparsanız neler söylersiniz ya da hukuk eğitimine dair…

Bir kurallar toplumundan çok istisnalar toplumu olduğumuz için hukuk sistemimiz de bu doğrultuda. Hukuk eğitiminin de bazı okullar dışında parlak olmadığını söylersem sanırım haksızlık etmiş olmam.

 

Yeni kitabınızı kutlarım, kitabınızdan ve yayınlanana kadar yaşanan süreçten bahselim mi biraz…

Teşekkür ederim. “Hukuk Komedyası” adlı kitabıma giden yol, BİLGİ’de öğrenciyken Güncel Hukuk Dergisi’nde yazdığım “Bir Duruşmanın Anatomisi” başlıklı yazıyla başladı. Belki yukarıda anlattığım okul anısı da hukukun kurgu ve tiyatroyla ilişkisini fark etmemde rol oynamış olabilir. Daha sonra kişisel merakımın yanı sıra Cemal Bâli Hoca’nın aynı dergideki yazılarından aldığım ilhamın da etkisiyle aynı konuda yazılar yazdım. 2015’te kendisinin zarif daveti üzerine BİLGİ’de düzenlenen Edebiyat ve Hukuk Günleri’nde sunduğum tebliğ/makale, bu alana bakışımı berraklaştırdı. Rabelais’nin, Cervantes’in, Dostoyevski’nin, Montesquieu’nün satırlarında gezinirken kendimi “Hukuk Komedyası”nda buldum diyebilirim.

 

Bundan sonrası için hedefleriniz neler? Yeni kitaplar ne hakkında?

Öykü kitabım hazır, önümüzdeki zaman diliminde yayımlanacak. Bir roman üzerine çalışıyorum bir yandan, belki de yayımlamayacağım bir çalışma bu. Geçtiğimiz sonbahar bir tiyatro oyunu yazmıştım, onu kitaplaştırmayı düşünüyorum. Şiirlerim de bir dosyanın içinde birikiyor.

 

Unutamadığınız bir okul anınız var mı?

Psikoloji ve Hukuk dersinde, öğretim üyesi, avukat-müvekkil ilişkisinin psikolojik arka planını canlandırmak için kürsüye iki kişi istedi. Ben de avukatlığa talip oldum (o zamanlar daha az teatral yetenek gerektirebileceğini düşündüğüm için). Bir arkadaşımla beraber kürsüye çıktık. Ben avukatı, arkadaşımsa müvekkili oynadı. Arkadaşım SSK’yla ilgili hukuki meselesini bir türlü halledemeyen, Dolapdereli bir teyzeyi şivesiyle, dur durak bilmeyen konuşmasıyla öyle güzel canlandırdı ki… Ben de seyretmekle yetindim herkes gibi.

Powered by Openmedia