Filtre uygulamasının hayata geçmesi ile internette sansür uygulayacak olan Türkiye, internet yasaklarında Çin, İran ve Pakistan’la aynı durumda. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz, yasaklarla suçlunun değil, kullanıcının cezalandırıldığını dile getiriyor.
İnternetin son yıllarda hayatımızın her alanına girmesi bir yandan hayatımıza müthiş bir kolaylık ve konfor getirirken bir yandan da ‘internet hukuku ve bilişim cezaları’ diye bir kavramı hayatımıza soktu. Kendi fikrine göre internetin sınırsız halde kullanımı sonucu ortaya çıkan suçların önüne geçmek, aileleri ve özellikle çocukları sakıncalı yayınlardan korumak isteyen Türk hükümeti bu yıl şubat ayında interneti filtrelemek amacıyla bir uygulamayı Ağustos ayında yürürlüğe sokacağını açıklamıştı. Bu açıklama internet kullanıcılarını ayağa kaldırdı, Taksim’de 50 bin kişinin katıldığı protestolar gerçekleştirildi. Verilen tepkiler sonucu konuyla ilgili hazırlanan taslakta değişikliğe gidildiği, uygulamanın ertelendiği ve Kasım ayında yürürlüğe gireceği yönünde açıklamalar yapıldı.
Tüm bu tartışmalar ve uygulama istekleri, internet hukuku ve cezaları ile ilgili dünyada ve Türkiye’de yeni gelişmeler olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. Gündemi ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden, eğitimini bu gelişmelere göre yeniden şekillendiren İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi de konuyu tüm ayrıntıları ile masaya yatırmak, dünyadaki gelişmeler hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla 13-15 Ekim tarihlerinde Dolapdere Kampüsü’nde ‘Bilişim Ceza Hukuku Konferansı’ düzenledi. Ceza Hukuku Derneği ve Alman Uluslararası Ceza Hukuku Derneği’nin BİLGİ ile birlikte düzenlediği konferansta üç gün boyunca bilişim ceza hukuku ile ilgili çok sayıda konu ayrıntılı şekilde ele alındı.
“İnternet özgür bir ortam değil”
Bu konferans vesilesi ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile internet suçları ve cezaları ile ilgili dünyada ve Türkiye’deki durum ve uygulamalar konusunda bilgi aldık. İnternet hukuku ve sanal özgürlükler konusunda uluslararası çalışmalarıyla tanınan Prof. Akdeniz, ‘artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmasına rağmen özellikle son yıllarda Türkiye’de yasaklanan sitelerin sayısının her geçen gün artması, ülkemizde internet özgürlüğünün olmadığını mı gösteriyor, internet özgürlüğünün bir sınırı olmalı mı?’ şeklindeki sorumuza;
“İnternet maalesef bütün dünyada tamamen özgür bir iletişim ortamı değil. Ülkeler arasında farklı yaklaşımlar var. Fakat Türkiye 2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı Kanun ve bununla ilgili uygulama çerçevesinde interneti sansürleyen ülkelerden biri olarak anılmaya başladı. Bilindiği gibi YouTube’a erişim 2.5 sene gibi çok uzun bir sure ülkemizde engellendi. Bugün itibarı ile engelliweb.com’un verilerine göre 15.000’den fazla siteye Türkiye’den erişim engelleniyor. Erişime engellenmiş siteleri açtırmak için mahkemelere yapılan başvurulardan genelde sonuç alınamıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne intikal etmiş beş farklı başvuru da var. Engellemeler hukuka aykırı olduğu iddia edilen içerikleri ortadan kaldırmadığı gibi hem etkisiz oluyor hem de gereğinden fazla içeriğe ya da sayfaya erişim engelleniyor. Bu da dolayısıyla bir sansür uygulamasına dönüyor” diye cevap veriyor
Türkiye’nin internet özgürlüğünde dünyadaki yeri ile ilgili de görüşlerini aldığımız Akdeniz, Türkiye’nin bu konuda AB’nin çok gerisinde bir durumla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor. “Bir taraftan Avrupa Birliği’ne girmek için elinden geleni yapan bir Türkiye izliyoruz, bir taraftan da maalesef internet politikaları açısından Avrupa Birliği’nden ve demokratik yaklaşımlardan çok uzak bir Türkiye izliyoruz” diyen Akdeniz, Türkiye’nin genelde interneti sansürlemek isteyen ya da sansürleyen Çin ve Pakistan gibi ülkelerle beraber anıldığını açıklıyor.
Avrupa’da engelleme bizden az
Dünyada erişim engellemenin çok yaygın kullanılan bir uygulama olmadığına dikkat çeken Akdeniz, ancak bazı AB ülkelerinden çocuk pornografisi içeren sitelere erişimin engellendiğini dile getiriyor. Akdeniz bununla ilgili şu bilgileri veriyor: “Almanya ve Avusturya gibi ülkeler tarihi nedenlerden dolayı ırkçı içeriklerden rahatsızlık duyuyor ve buna karşı mücadele veriyor. Bu kapsamda erişime engellenen siteler de var. Fakat Avrupa genelinde Türkiye’deki gibi geniş bir yelpaze yok. Türkiye’de 5651 sayılı Kanun’un genel gerekçesi çocukların korunması ama yetişkinlere de çocuk muamelesi yapılıyor. Çocuklar girmesin diye erişime engellenen sitelere aslında yetişkinlerin de girmemesi isteniyor.” Türkiye’deki yaklaşımı kesinlikle doğru bulmadığını vurgulayan Akdeniz, sansürün hiç bir zaman çözüm olmadığını, internet için de olmayacağını söylüyor.
İnternet yasaklarıyla mücadelede nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini, bu konuda toplumun ve bireylerin üzerlerine düşen görevler olup olmadığını da soruyoruz Prof. Akdeniz’e. Bununla ilgili; sınır tanımayan bir iletişim ağını kontrol etmenin çok zor olacağını söyleyerek konuşmaya başlayan Akdeniz, konuşmasını söyle sürdürüyor: “Tabii ki bu mecra ile ilgili ciddi problemler var. Fakat bu problemlerin çözümü kesinlikle sansür değil. Yasaklamakla ileri atılan bir adım yok. Aksine 2007’den beri internet konusunda atılan bütün politik ve hukuki adımlar geri adım. Gerek AB, gerek Avrupa Konseyi, gerekse AGİT, Türkiye’deki internet sansürleri ile ilgili uygulamaları eleştiriyorlar. Düşünce özgürlüğü hiç bir zaman bir kriter olarak görülmüyor. Ölçülü, demokratik politikalar izlenmiyor. Suç işleyenler bulunamadığı için bütün kullanıcıları cezalandıran bir yapı ile karşı karşıyayız. Mesela örnek vermek gerekirse, YouTube’un 2.5 sene erişime engelli kalmasına sebep olan videoları kimlerin yüklediği bulunamadığı için Türkiye’deki bütün kullanıcılar cezalandırıldı. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Strasbourg Mahkemesi’nin koyduğu standartlar çerçevesinde ölçüsüz ve orantısız bir yaklaşımdır.”
BİLGİ’de ilgili dersler veriyoruz
BİLGİ’nin Hukuk Fakültesi’nde verdikleri derslerde internet yasakları ve cezalar konusunu işlediklerine dikkat çeken Prof. Akdeniz, lisans seviyesinde İngilizce olarak CyberLaw (birinci dönem) ve yüksek lisans seviyesinde de İnternet Hukuku: Bilgi Çağında Haklar, Özgürlükler ve Sorumluluklar (ikinci dönem) adı altında iki farklı ders verdiklerini söylüyor. Yüksek lisans dersinde mevcut düzenleme sistemlerinin nasıl işlediği ve ağırlıklı olarak Türk yargısının yetki alanı dışında bulunan web sitelerine erişimin mahkeme ve idari erişim engelleme kararlarıyla nasıl engellendiği, örnekler verilerek incelendiğini belirten Akdeniz, “İlaveten 5651 Sayılı Kanun AİHM kararları ışığında AİHS’in 10. Maddesi ve Anayasa Hukuku açısından da değerlendiriliyor. İngilizce olan CyberLaw dersinde ise daha genel konular işleniyor. İnternet yönetişim modelleri incelenmekte, çocuk pornografisi ile mücadele, ırkçı içerikler ve korsan yayınlar ile ilgili problemler ve İnternet aktörlerinin sorumlulukları mercek altına alınıyor” diyor.
Türkiye’de uzman hukukçular yetişiyor
Türkiye’de yavaş yavaş internet konusunda çalışan kıymetli hukukçular yetiştiğini açıklayan Akdeniz, BİLGİ Hukuk Fakültesi bünyesinde Bilişim Hukuku alanında bir yüksek lisans programı, ayrıca üniversite bünyesinde kurulmuş bir tane de Bilişim Hukuku Enstitüsü bulunduğunu dile getiriyor. Akdeniz, “O bakımdan BİLGİ uzun yıllardır Bilişim Hukuku’na ciddi katkıları olmuş bir üniversitedir ve bu konudaki önemli katkılarına devam edecektir” diye bilgi veriyor.
Gelecek 10 yıl içinde Türkiye’de internetin nasıl bir seyir izleyeceğini ve buna paralel olarak internet yasaklarının daha da artıp artmayacağını kestirmenin çok kolay olmadığını düşünen Akdeniz’e göre bundan 10 sene önceki internet bugünkü internetten çok farklı. Şimdi kullanıcı odaklı sosyal medya platformlarının popüler olduğunu, Facebook ve Twitter gibi sitelerin hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini sözlerine ekleyen Akdeniz, bu durumun10 sene sonra ne olacağını kestiremiyor, fakat devlet mantalitesi bu şekilde hareket etmeye devam ederse sansürün Türk internetinin bir parçası olmaya devam edeceğini öngörüyor.
Suçlu değil kullanıcılar cezalandırılıyor
Buna paralel olarak gelecekte internetten anlayan ve teknoloji dostu hukukçulara her zaman ihtiyaç olacağını söyleyen Prof. Akdeniz, sadece internet yasakları açısından değil aynı zamanda elektronik ticaretin gelişmesi, tüketicilerin korunması gibi konular açısından da teknoloji dostu hukukçuların çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Bireylerin internet kullanırken suç işlememek için nelere özellikle dikkat edebilecekleri bir durumun olmadığını çünkü interneti yaşadığımız gündelik hayattan farklı olarak değerlendirmememiz gerektiğini belirten Akdeniz, son dönemde dünyada internet yasaklarında öne çıkan konular ve uygulanan cezalarla ilgili şunları söylüyor: “Ülkeden ülkeye problemler değişmekte o bakımdan genel bir cevap vermek zor. Fakat son yıllarda özellikle çocuk pornografisi, korsan yayınlar, ırkçı içerikler ve terörle mücadele de artış görüldü. Aynı zamanda internet dolandırıcılığında da artış var. Türkiye’de ağırlıkla müstehcen sitelere erişim engellemesi uygulanıyor. Uygulanan cezalar da ülkeden ülkeye değişiyor. Fakat Türkiye’de genellikle suç işleyenler yakalanamadığı için erişim engelleme uygulamaları ile suç işlediği iddia edilen sitelere erişim engelleniyor ve dolayısıyla kullanıcılar cezalandırılıyor.”