BİLGİ’li olmakla gurur duyuyor…

Deniz Züngün ilk, orta ve lise eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ekonomi üzerine lisans eğitimi aldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ilk mezunlarından aynı zamanda.

Şu an Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde alanında “Mikro İktisat” ve “Makro İktisat” derslerini; bölüm başkanlığını üstlendiği İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü branş dersi olan “İnsan Kaynakları Bilgi Sistemi” ile “Performans Değerlendirme ve Ücretlendirme” derslerini yürütüyor. Dünden bugüne BİLGİ ve kariyeri üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Bilgi’nin ilk mezunlarındansınız hatta numaranız 33. Eğitim hayatınızdan başlayalım söze; bolumunuz, eğitim süreçleriniz…

İlk, orta ve lise eğitimimi Manisa’da tamamladıktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesinde Ekonomi dalı üzerine Lisans Eğitimimi aldım… Manisa Celal Bayar Üniversitesinde aynı ana bilim dalında Yüksek Lisans ve Doktora eğitimimi tamamlamış bulunmaktayım. Dışarıdan sözleşmeli olarak 5 yıl boyunca Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Meslek Yüksek Okulunda ve 1 yıl boyunca da Ege Üniversitesi Fen fakültesinde öğretim elemanı olarak çalıştım. 2012 yılında o günkü ismiyle Yardımcı Doçent kadrosunda Manisa Celal Bayar Üniversitesi Ahmetli Meslek Yüksek okulunda göreve başladım ve aynı sene içerisinde yeni kurulmuş olan İnsan Kaynakları Yönetimi Programında Bölüm Başkanı olarak göreve getirildim. 2018 yılı itibariyle de aynı departmanda Doçent olarak görev yapmaktayım.

Okul bittikten sonra akademisyenliğe geçisiniz nasıl oldu? Neden akademisyenliği tercih ettiniz?

Akademisyenliği ciddi anlamda düşünmeye ve ilk adımları atmam konusunda fikirlerimin olgunlaşmaya başlaması İstanbul Bilgi Üniversitesi 3. Sınıf öğrenciliğine yeni başladığım döneme, yani 1998/Güz dönemine denk gelmektedir. Annemin müthiş pozitif baskısı; babamın ise çevremizdeki herkesin takdirini kazanan maddi-manevi muhteşem desteği benim bugünkü konumuma gelebilmemi sağlayan ilk ve en büyük kaynağımdır. Sadece örnek alabileceğim bir rol-modele ihtiyacım vardı ve bu açlığımı & susuzluğumu giderecek İstanbul Bilgi Üniversitesi, İİİBF Ekonomi bölümüne yolum düşmüştü artık bir kere… Danışmanım da o günkü unvanıyla Yrd. Doç. Dr. Koray AKAY olunca; akademisyenlikten başka bir seçeneği benim gözüm artık görür müydü ki… Zira öğrenciliğimde tüm bölümün diline düşmüş “her hafta sonu Manisa’ya ailemin yanına gidip gelmelerim” esnasında; annemin “Bir gün profesör olarak geleceğin günleri de görürüz inşallah ama ben sağ olmazsam mezarımın başına gelip mutlaka ziyaret et ben duyarım seni…” cümlesini tekrar etmesi başlı başına yeterliydi. Diğer BİLGİ mezunlarını bilmem ama; benim için akademisyenlik kaçınılmazdı artık.

Bilimsel kuruluşlara üyeliğin yanı sıra uluslararası hakemli dergilerde makaleleriniz de oldu. Bunlardan bahseder misiniz?

İlk olarak 2011 yılında Erasmus ile Romanya’daki Galati Üniversitesi’ni ziyaret ettiğimde dersi anlatış stilimi çok beğendiklerini ifade edip çok kısa bir süre sonra gerçekleşecek olan kongrelerine katılmam ve tekrar aynı üniversiteye gitmem için davet ettiler. Çünkü ders arası sohbetlerden anlamışlardı ki aynı ülkeye tekrar gitmeyi gerek zaman gerek para ve gerekse emek kaybı olarak gören bir kişiydim. Ancak ailem halen oradaki konuşmamı hatırlatır ki; BİLGİ’li genç arkadaşlarıma da küpe olsun, büyük konuşmamak lazımmış.  Belki de meslek hayatımda uluslararası olan her şey o davet ile başladı. Bu arada elbette şu an Doçent ve artık yakın aile dostumuz olan Florina Oana Virlanuta hocamızın katkısı paha biçilemez düzeydedir. Ancak katıldığım kongrelerin neredeyse hepsinde bir başka ülkenin bambaşka üniversitelerine davet edilmeye başladım ve elimden geldiğince hepsine katılmaya hem kendimi hem üniversitemi ve hem de ülkemi temsil edeceğim için iyi çalışmalar yapmaya özen gösterdim. Bugün sahip olduğum yayın listemin çıkış noktasıdır belki de o davet. Şu an için öğrenci ve/veya yeni mezun olan arkadaşlarımızın “ülkeye temsil etmek size mi düşmüş” diye mırıldandıklarından adım gibi eminim. Ancak Açılış Sunumu için diğer tüm katılımcı hocalar ile birlikte salona girdiğimizde katılımcı ülkelerin bayraklarını ve hele bir de kendi bayrağınızı gördüğünüzde, açılış konuşmasını başlatan kongre başkanının yurtdışından gelen hocaları ülkelerini okuyarak salonda ayağa kaldırıp selamlattığına şahit olduğunuzda ve herhalde en sorumluluğun üzerine çöktüğü an olan, Erasmus ile kendilerinde okuyan tüm öğrencilerin salona davet edilip Türkiye deyince diğer yabancı hocalar gibi usulen ayağa kalktığımda sizin o ana kadar haberdar dahi olmadığınız Türk öğrencilerin salonu alkış ve tezahüratlarıyla inletmesi halinde; orada sadece kimi değil aynı zamanda neyi de temsil ettiğinizi çok daha iyi bir şekilde idrak edebiliyorsunuz.

Bilgi ile devam edelim. Eğitim için neden Bilgi’yi tercih ettiniz?

1996 yılının güz döneminde açıkta kaldığım için hiçbir gece uyumuyordum sabahlara kadar oturup kara kara düşünüyordum. Babam da sonunda bana kıyamayıp ek kontenjanlar ile bu yeni açılmış olan İstanbul’daki vakıf üniversitelerinden birisinde beni okutacağını söyledi. Büyük bir heyecanla her üçünü de görmek için atlayıp Kasım 1996’da İstanbul’a geldik. Ancak ben ilk durak noktasında tatmin olmayınca ikinci olarak Maslak’taki İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin binasından giriş yaptık. O esnada kime & nereye danışacağımızı ararken; karşımıza sırtında çantasıyla bir bey çıktı ve yardımcı oldu sağ olsun bize.  O günkü Öğrenci işleri dekanımız olan Safiye Tüfekçisayar’dan öğrendim ki kendisi Matematik Profesörü Ali Nesin hocamızmış. Alanım değildi; ancak onun alanında nasıl bir büyük üstat olduğunu duyunca ben diğer üniversiteyi görmeye gitmek istemiyorum dedim arabanın yanında babama ve Safiye hanımın yanına geri çıkıp ön kaydımı gerçekleştirip; Manisa’ya geri döndüm. Beklediğim haber çok geçmeden; Safiye hanımın telefonuyla gelmiş ve artık BİLGİ’li olmuştum.

Kariyer yaşantınızda Bilgi’li olmanın ne gibi avantajlarını yasadınız?

Ne yalan söyleyeyim; çok sahip çıktı hocalarım bana. Diğer BİLGİ mezunu arkadaşlarım ne düşünür, alınır mı alınmaz mı bilemem; ancak bugüne kadar çalıştığım tüm okullarda da tüm ünvan ve görevlerimde de ne zaman ihtiyacım olsa desteklerini hiç esirgemeyip hep yardımıma koştular. Örneğin düşünebiliyor musunuz; Emeritus Prof. Dr. Gülten KAZGAN hocamız Manisa Celal Bayar Üniversitesi’ne bağlı ve belki de Türkiye’nin en küçük ilçesi olan Ahmetli ilçesinde yer alan Meslek Yüksekokulu’muzun 2 yıllık İnsan Kaynakları Yönetimi Programı öğrencilerine derse girmiş ve deneyimlerini aktarmak için günübirlik İstanbul’dan Manisa’ya derse gidip gelmiştir. Aynı şekilde o günlerde fiilen İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Rektörü olan Prof. Dr. Remzi SANVER hocamız; rektörlük gibi yoğun geçen görev süresinde davetimizi kırmamış ve rektörlük görevini yürüttüğü süreçte belki de en anlamlı dersini Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde bizlere vermiş ve sunumuyla dinleyenleri mest etmiş; beni de hem görev yaptığım üniversitemde hem de doğup büyüdüğüm şehirde bir BİLGİ’li olarak onore etmiştir.

 

Powered by Openmedia