Hareketli gece hayatıyla Tallinn turistler için bir cazibe merkezi ama merkezdeki restoranların çoğu turist kapanı, yolu Tallinn’e düşenlere rotalarını Viking köyüne çevirmelerini tavsiye ederim.
Bir ilkbahar günü Estonya’nın başkenti Tallinn’deyim. Finlandiya’ya yakınlığını sebebiyle çok popüler bir kent burası zira feribotla Helsinki’ye gitmek Beşiktaş’tan Kadıköy gitmek kadar kolay. Gece hayatı da cıvıl cıvıl, eski kent meydanında akşam dokuza kadar açıkhava konserleri veriliyor, kulüplerde ise sabahın ilk ışıklarına kadar eğlence sürüyor. Eski kent dik tepelere kurulmuş yürümek kolay olmuyor ama Piiskopi tepesine çıkmakta kararlıyım. Pişman olmuyorum zira muhteşem bir şehir manzarası ayaklarımın altına seriliyor. Yemek için etrafta tarihi Old Hansa restoranı başta olmak üzere çok seçenek var ama çoğu turist kapanı. Artizanal biralar üreten Hell Hunt gidilmeye değer bir adres.
Birkaç akşam eski şehirde denediğim restoranlar beklentimi karşılamayınca, Tallin merkeze 30 kilometre uzaklıktaki Viking köyüne doğru yola koyuluyorum. İçerisinde bir Viking kalesinin de yer aldığı köy hafta sonu çocuklu aileler için ideal. Mönü balık ağırlıklı, balıkları ızgarada veya füme olarak pişiriyorlar. Somon yemek istemem kendi balığını kendim tutarım diyenler, bir otla isteyip alabalık avına çıkabilir. Oldu da balık bir türlü oltanıza takılmadı, mekândakiler sizin için bir balık tutuyorlar. Bir süre sabırlı bir bekleyişten sonra balık tutmayı başarıyorum, grupla gittiğimizden alabalıkla birlikte somon ve salata da sipariş ediyorum. İçecek olarak eski Rus coğrafyasının geleneksel içkisi kvası alıyorum. Sovyet kolası olan adlandırılan kvas çavdar ekmeğin mayalanmasıyla elde edilen düşük derecede alkolü, serinletici bir içecek.
Somonun anavatanı olan bu topraklarda kötü somon bulmak imkânsız, alabalık ta sınıfı geçiyor. Yemek sonrası ister Viking baltalıyla, oklarıyla atış yapın; ister Pirita nehri boyunca bir yürüyüşe çıkın, karar sizin!
Yazan: Alper Öztoprak