İstanbul Bilgi Üniversitesi Yükseköğretim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YÖÇAM), Türkiye’de yükseköğretimin gelişmesi ve standartlarının yükseltilmesi amacıyla, 2 Nisan 2018 tarihinde “Türkiye’de Akademik Kalite Değerlendirmeleri ve Akreditasyon Çalıştayı”nı düzenledi.
Üniversitelerde akademik kaliteyi artırmanın amaçlandığı çalıştayda, ulusal kalite güvence sisteminin yükseköğretim yeterlilikler çerçevesi kapsamında çalışılması, akademik kalite ve akreditasyon süreçleri tartışıldı. Mühendislik Ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Genetik Ve Biyomühendislik Bölümü, Genetik Ve Biyomühendislik Lisans Programı Yükseköğretim Çalışmaları Uygulama Ve Araştırma Merkezi, Merkez Müdürü Prof. Dr. Atilla Eriş ile çalıştay üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
1- Geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen “Türkiye’de Akademik Kalite Değerlendirmeleri ve Akreditasyon Çalıştayı” ile söze başlayacak olursak. Çalıştayın amacı neydi, hangi konular gündeme getirildi?
Çalıştayın temel amacı, Türkiye yükseköğretiminin gelişmesi ve standartlarının yükseltilmesi bağlamında halen ülkemizde uygulanan akreditasyon ve akademik kalite değerlendirme çalışmalarının organizasyonu, uygulamaları ve bürokrasisi ile ilgili durum değerlendirmesi yapmak; özellikle dünyanın gelişmiş ülkelerindeki aynı amaçlı kurumların organizasyonu ve uygulamalarındaki temel ilkelerin akademik kalite değerlendirilmesi üzerindeki etkileri ve farklılıklarının açıklanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda Çalıştay’ın öncelikli temel yaklaşımı konunun esasına yönelik uzun yıllar yurtiçi ve yurtdışında bu alanda deneyim sahibi olan katılımcıların bilgi birikimlerinin paylaşılmasının yanında, halen ülkemizde bulunan kilit kurumlarımızın akademik kalite ve akreditasyon alanındaki yapılan ve yapılacak çalışmalarına yönelik çeşitli ihtiyaç ve yaklaşımlarının belirlenmesi de Çalıştay’ın amacı doğrultusunda ele alınmıştır. Yukarıda belirtilen amaçlar kapsamında Çalıştay’da, akademik kalite değerlendirmesi açısından “Kurumsal Değerlendirme ve Akreditasyon Çalışmalarındaki Bağımsızlık ve Şeffaflık İlkeleri”; “Kurumsal İç ve Dış Değerlendirme Uygulamaları ve Ölçütleri”; “Program Akreditasyonları ile İlgili Yapılanmalar”, “Mevcut Program Akreditasyonları ve İhtiyaçlar”; “Uzaktan Eğitimde Akademik Kalite”; “Yükseköğretimde Yeterlilikler Çerçevesi ve Kalite Güvencesi”; “Akreditasyon Çalışmalarında Uluslararası Tanınırlık”; “Üniversitelerde Akademik Performans Değerlendirmeleri” gibi konular gündeme gelmiştir.
2- Akademik kalite ve akreditasyonun gelişimi, kurumlar ve akademisyenler için ne gibi artılar sağlar, daha doğruya ulaşmanın anahtarı olarak vurgulayabilir miyiz?
Yükseköğretimde akademik kalite ve akreditasyon süreçlerinin hem dünya genelinde ve hem de ülkemiz özelindeki tarihçesine bakarsak, başlangıçta maalesef özellikle akademisyenler tarafından benimsenen ve teşvik edici bir konu olarak görülmemiştir. Tam tersine birçok kesim bu yaklaşımları ve uygulanan yöntemleri akademik yapıya ve özerkliğe müdahale olarak görmüşlerdir. Bu durum özellikle Kıta Avrupası’nda “Humboldt Sistemi” yapısındaki üniversitelere sahip olan ülkelerde daha çok görülmüştür. Oysa ki, akademik kalite ve akreditasyon süreci hem kurumlar için ve hem de akademisyenler için akademik kalitenin artırılması bağlamında daha iyiye, daha güzele ve daha doğruya ulaşmanın/gelişmenin anahtarıdır. Nitekim, “Anglo-Amerikan” sistemi bu akademik yaklaşımı çok daha iyi değerlendirmiş ve 1930’lardan itibaren bu süreci yükseköğretim kurumlarında temel olarak kabul etmişlerdir. Özellikle, Amerika Birleşik Devletleri üniversitelerinde 20. yüzyılın başlarından itibaren akademik kalite odaklı kurumsal akreditasyon ve kalite değerlendirmeleri ile program akreditasyon çalışmaları yükseköğretimin gündemine girmiştir. Bu amaçlarla hem eyaletler ve hem de federal ölçüde çeşitli bağımsız kurumlar ve kuruluşlar yükseköğretimde akademik kalite odaklı değerlendirmeler ve akreditasyon çalışmaları yapmaya başlamışlardır. Ülkemizde ise, bu konuda yükseköğretimimizin çatı kuruluşu olarak “Yükseköğretim Kurulu” nezdindeki uygulamaya dönük ilk hareketlenme 1996 yılında British Council ile yapılan, şahsımın da katıldığı, bir proje ile başlamıştır. Proje için seçilen örnek üniversitelerde yürütülmeye çalışılan proje esnasında ve daha sonraki aşamalarda ortaya çıkan direnç, yöneticilerin konuya gereken önceliği ve önemi vermemesi çalışmaların ilerlemesine engel olmuştur. Daha sonra bir süre konu üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Türkiye’nin Bologna sürecine dahil olması ile birlikte bu çalışmaların öneminin anlaşılmasında özellikle Türkiye’nin dahil olduğu “Bologna Süreci” çalışmalarının olumlu etkisi büyük olmuştur. Böylece, 2002 yılında çıkarılarak 2006 yılında revize edilen “Yükseköğretim Kurumlarında Akademik Değerlendirme ve Kalite Geliştirme Yönetmeliği” kapsamında üniversitelerdeki ilk çalışmalar başlatılmıştır. Bu bağlamda bazı sivil toplum kurumu niteliğindeki yapılanmalara program akreditasyonu bağlamında YÖK tarafından yetkiler verilmeye başlanmış ve bu kuruluşlar tarafından üniversitelerde başta Mühendislik programları olmak üzere program akreditasyon çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Konunun doğası gereği ve uluslararası standartlar da dikkate alındığında, gerek program akreditasyonu yapacak kuruluşların yetkilendirilmesinin ve gerekse kurumsal dış değerlendirme çalışmalarının YÖK’ten bağımsız ve özerk yapıda bir kurum tarafından yürütülmesi ihtiyacı yapılanmadaki en önemli aşamalardan biri olmuştur. Bu gereklilikten hareketle, 2007 yılından itibaren mevzuat düzenleme çalışmalarına başlanmıştır. Uzun süre bu çalışmalar ve konu maalesef yine tartışma ortamında kalmış ve mesafe alınamamış olmakla birlikte; nihayet 2015 yılı içinde çıkarılan bir yönetmelikle YÖK’e bağlı olarak “Yükseköğretim Kalite Kurulu” oluşturulmuş ve daha sonra 2017 yılı içinde 2547 sayılı kanunda değişiklik yapılarak nihayet idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli “Yükseköğretim Kalite Kurulu” kurulmuştur.
3- Üniversitelerde akademik kalite çevresi içinde kurumsal dış değerlendirme ve program akreditasyon çalışmalarının yaygınlaştırılması ve özümsenmesi için ne gibi iyileştirmeler gündemde, bu konudaki plan ve hedefler nelerdir?
Akademik kalite değerlendirmelerinin süreklilik kazanması, eğitim-öğretimin yanı sıra bilimsel araştırmalar, yayınlar, akademik ilişkiler, sorumluluklar gibi konularda da iyileştirmelerin gerekliliği, akreditasyon çalışmalarının yaygınlaştırılması, rektörlerin başta olmak üzere üniversitedeki tüm yöneticilerin bu konuda teşvik edici olması, kurumsal performansın yanı sıra akademik birimlerin ve öğretim elemanlarının performanslarının da değerlendirilmesi, şeffaflık, hesap verebilirlik ve özerkliğin vazgeçilmez oluşu, öğrenciyle iletişim konusuna verilmesi gereken önem akademik kalite değerlendirme süreçlerinde öne çıkan çok önemli başlıklardır. Bilindiği gibi, yükseköğretimdeki çalışmalar uzun solukludur ve teknolojik gelişmelere de bağlı olarak ulusal ve uluslararası düzeyde akademik rekabeti de içeren sürekli gelişme ve iyileşmeyi amaçlayan karakterdedir; bu açılardan akademik kalite süreçleri çok boyutlu ayrıntılar barındıran oldukça geniş bir alandır. Bu çalışmalara sistemin en tepesindeki kurumlar ve yöneticilerden itibaren sistem içerisindeki tüm bireylerin (akademik ve idari) sahip çıkması ve benimsemeleri gerekir. Aksi takdirde, sadece bir takım rakamsal verilerin ortaya konması veya raporlar hazırlanması ile süreci gerçekleştirmek mümkün olamaz. Aslında akademik kalite süreçleri içerisinde çalışılan her konu ve her parametre birbirini tamamlayan ve birbirini kontrol eden bir kalite zinciri şeklindeki süreç içerisinde ele alınmalıdır. Bunun için akademik kalite süreçleri konusunda tüm öğretim elemanları ve öğrencilerin doğru olarak bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri eksiksiz gerçekleştirilmelidir.
4- Türkiye’de yükseköğretimin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Birçok açıdan üniversiteleri değerlendirirken unutmamak gerekir ki; Dünyadaki teknolojik gelişmelerde ve yeniliklerde toplumların gelişmelerinin ve aydınlanmalarının temel kurumu, yüzyıllar boyu, kendi kendilerinin de gelişmesini sağlayan üniversitelerdir. Tüm bu tarihsel süreç içinde çeşitli dinsel, siyasal, ekonomik ve sosyal etkilerle yükseköğretimde çok farklı yaklaşımların ortaya çıktığı da gözlenmiştir. Bununla birlikte bugünün üniversitelerinin özünü oluşturan eğitim-öğretim ve bilimsel çalışmaların “özerk” ve “özgür” koşullarda yapılması; coğrafi, politik, ekonomik ve dinsel etkenlerden uzak bir şekilde bilimselliğin ortaya konması evrensel üniversite yapısının en önemli ilkesi olmuştur. Yine bu süreç içerisinde, yükseköğretimin kendine özgü dinamik yapısı nedeniyle metodolojisinin de devamlı geliştiği ve yenilendiği dikkat çekmektedir. Batının gelişmiş dünyasında üniversitelerin yapılanması bu çerçevede çeşitli evrelerden geçmiş ve yüksek kalite standartlarında iddialı olan rekabetçi uluslararası bir karaktere ulaşmıştır. Ülkemiz yükseköğretimi ve üniversiteleri, uzun yıllar ciddi engeller ve merkeziyetçilik içinde varlığını sürdürmeye çalışmış olsa da; küresel rekabet içinde uluslararası standartlardaki yapılanmaya ve organizasyona maalesef kavuşamamıştır. Hatta bazı üniversitelerimizin ülke boyutunda birçok sektördeki gelişmelere bile ayak uyduramadıkları açıkça görülmektedir. Bugünkü global dünyada rekabete açık, yenilikçi ve sürdürülebilir kalite anlayışına sahip üniversite yapılanması özellikle “Türkiye Yükseköğretimi” için artık vazgeçilmez bir ivedilik olarak ortaya çıkmıştır. Keza, bu bakış açısı ile özellikle gelişmiş ve tarihçe oluşturmuş üniversiteler ile yeni kurulmuş üniversitelerin yönetim ve organizasyonlarında aynı kalıptaki yasal düzenlemelerin uygulanmasının ciddi haksızlıklara neden olduğu gözlenmektedir.
5- Sizce akreditasyon ve kalite sistemi nasıl kurulmalı?
Tüm gelişmiş ülkelerdeki yükseköğretim alanında akademik ve etik değerlendirmeler sektörün en önemli konularını oluşturur. Burada esas olan tamamen objektif bir yaklaşım içinde ve belirlenmiş nesnel kriterlerle yükseköğretim kurumlarının önce kendi kendilerini değerlendirmesi (İç Değerlendirme) ve daha sonra da kurum dışı bir kuruluş tarafından değerlendirmeden geçmeleridir (Dış Değerlendirme). Tabii ki burada da dikkat edilmesi gereken ve olmazsa olmaz olarak nitelenen konu Dış Değerlendirmeyi yapacak olan kurumun tamamen bağımsız ve özerk yapıda olması gerektiğidir. Yine aynı paralelde çalışmaların şeffaf olarak yürütülmesi ve sonuçlarının paylaşılması esastır. Bu ilke ve yaklaşımlar gerek Kurumsal değerlendirmelerde gerek Program Akreditasyonu çalışmalarının temelini oluşturur. Halen ülkemizde Kurumsal Dış Değerlendirme yapan kurumumuz “Yükseköğretim Kalite Kurulu”dur. Bu yapı önce Yükseköğretim Kurulu’na bağlı olarak kurulmuş; daha sonra 2017 yılı içinde 2547 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak “idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli Yükseköğretim Kalite Kurulu” olarak yeniden yapılandırılmıştır. “Yükseköğretim Kalite Kurulu” bu şekli ile olması gereken bağımsız ve özerk yapısına kanun kuvvetinde kavuşmuştur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir diğer temel konu da yapılacak çalışmalarda ve Kurulun yönetilmesinde, gerçekten kendisine verilen bağımsız ve özerk yapısı gereği, hiçbir kurum veya başka bir yöneticinin müdahalesi veya etkisi altında kalmadan yönetilmesi ve çalışmalarını sürdürebilmesi gerekir. Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun bir diğer görevi de yasanın kendisine verdiği sorumluluk çerçevesinde “bağımsız dış değerlendirme kurumlarının yetkilendirilmesi” ile ilgili süreçleri yönetmektir. Kurul, bu kapsamda, gerek dış değerlendirme yapmak amacı ile kurulan gerekse program akreditasyon çalışmaları yapacak olan değişik alanlardaki kuruluşlara yetki verilmesinin esas ve usulleri çerçevesinde başvuruları objektif olarak sonuçlandırmak ve bu kurumların görevlerini en iyi şekilde yapmalarını sağlamaları için yol gösterici olmalıdır. Ülkemizde halen yükseköğretimin farklı alanlarında hizmet veren 10 akreditasyon kuruluşu faaliyet göstermektedir (MÜDEK, TEPDAD, MİAK, FEDEK, VEDEK, EPDAD, HEPDAK, İLEDAK, SABAK, TURAK). Mevcut bu kuruluşların yanında yükseköğretimin eksik olan alanlarında da (Ekonomi, İşletme, Tarım ve Orman Mühendislikleri, Eczacılık, vb gibi) akreditasyon çalışması yapacak yapılanmaların teşvik edilmesi ve kurulmalarının sağlanması gerekir. Öte yandan yapılan bu çalışmaların uluslararası tanınırlıkları da çok önemlidir. Bu kapsamda gerek kurumsal değerlendirme çalışmalarının gerek program akreditasyon çalışmalarının uluslararası tanınırlığı açısından ilgili kuruluşların yoğun bir çalışma başlatması, uluslararası toplantılarda varlık göstermeleri, uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmaları gibi faaliyetler hem bu kuruluşların tanınırlıkları ve hem de yükseköğretimin geleceği açısından çok önemlidir.
6- Üniversiteler için akreditasyon almanın önemi nedir?
Her şeyden önce, bir yükseköğretim kurumunun dışardan bir bakış açısı ile akademik yapılanmasının ve uygulamalarının kalite odaklı değerlendirilmesi, devamlı o kurum içerisinde ve o uygulamaları yapan bir grubun bakış açısından çok farklı olacaktır. Bu farklılık o kurumun kendi görmediği veya gördüğü ama düzeltemediği eksikliklerinin ve gerçeklerinin şeffaf bir şekilde ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Böylece, kalite güvencesi ekseninde, o yükseköğretim kurumunun belirlenen eksikliklerinin giderilmesi için karar vericiler ve yöneticilerin dikkati çekilecek, akademik kaliteyi olumsuz etkileyen durumlar düzeltilebilecektir. Özellikle kurumsal dış değerlendirmelerin sistematik olarak 3-5 yıl aralıklarla yapılması o kurumun kalite kültürüne ulaşmasındaki ve benimsemesindeki en önemli destek olacaktır. Bir üniversite bünyesindeki bir akademik birimin akreditasyon alması o birimin sunduğu eğitim-öğretimin akademik gerekliliklere ve kurallara göre yapıldığının tescil edilmesidir. Akreditasyon çalışmaları, yapılan yükseköğretimin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmanın yanında, güncel ve yeni alanlara ilişkin konuların ele alınmasının ve müfredatın geliştirilmesinin de anahtarıdır. Akreditasyon çalışmalarının sonuçları, akademik faaliyetler açısından, tümüyle hem öğretim üyeleri ve hem de öğrenciler için çok önemli bir teşvik ve başarı göstergesi olarak aynı zamanda da o kurumun kalite güvencesinin göstergesidir.