İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayten Zara aile, toplum ve klinik psikolojisi üzerine dersler veriyor, araştırmalar yapıyor. Son yıllarda gündemden düşmeyen çocuk istismarı ve çocuk evlilikleri üzerine düzenlediği çeşitli etkinliklerle halkı bilinçlendirmeye çalışan Yrd. Doç.Dr. Zara ile çocuk istismarını ve uluslararası çalışmalarını konuştuk…
Pedofil kime denir? Nasıl tanımlıyorsunuz? Profili nedir?
Pedofilikler erişkinlerle cinsel beraberliği tehdit edici bulan, çocuklarla cinsel edinimde bulunma fantazileri olan, bu fantazileri eyleme dökmek için tasarımlar yapan psikolojik olgunluğa erişmemiş kişilerdir. Kişilik olarak psikopatik, psikoseksüel ve sosyal açıdan gelişmemiş olduklarından yakın ilişki kuramazlar. Genelde çocukların bulunduğu okul, park ortamlarında zaman geçirir veya çocuklara kolay ulaşabilecekleri meslekleri seçerler. Seri halinde birçok çocuğa bu cinsel suçu işleyebilir ve bunu çok iyi gizlerler. Ergenlik öncesi çocuklarla cinsel fantezi kuranlara pedofolikler, ergenlik sonrası çocuklarla cinsel fantezi ve edinimde bulunanlar da hedefollikler denir. Çocukları baştan çıkarmak için hem çok dilbaz hem de çok yetenekli olurlar. Çocukların psikolojisini iyi bilirler, anlarlar. Onları cezbedecek bir sürü objeyi yanlarında taşırlar.
Toplumdaki yaygın tanımıyla her istismarcıya pedofil deniyor; bu doğru bir yaklaşım mı?
Hayır değil maalesef! Çocuklara yönelik cinsel istismarın odağı da çocuklar, arzusu da çocuklarla cinsel sevicilik. Ancak ‘’pedofil’’ ifadesi bir hastalık olarak görmek veya göstermeye çalışmak da bu suça neden olan sosyo-politik ve sosyokültürel birçok etkeni göz ardı etmenin bir yolu. Hastalıklar suçu bağışlayıcı işlevi görür. Bu ifade de bunu anlatıyor.
İstismarcılar/saldırganlar birbirinden çok farklı özellikler gösterebiliyor. Nedir bir istismarcıyı diğerinden ayıran farklar?
Cinsel saldırganların dürtü kontrol, psikotik eğilimleri veya kişilik bozuklukları olabilir. Zulüm ederek ilişki kurmayı severler. Saldırmak, can yakmak onları tahrik eder hatta bundan çok zevk alırlar. Oysa istismarcılar, normal yaşam koşullarına sahip, mesleği ve aile ilişkilerinde daha stabil görünen ancak, yaşamsal bir stres durumunda ya da yoksunlukta gerilerek istismar eğilimi gösteren kişiler olabilir. Örneğin, istismarcı kişi evlidir, ama cinsel doyum kaynağı tatmin edeci değildir ve bu nedenle çocuklarla cinsel edinime yönelebilir.
Aile içi cinsel istismar bir nesilden başka bir nesle geçer mi? Neden? Nasıl son bulacak?
Nüfusbilim Derneği’nin (2009) altı ilde yaptığı araştırma sonuçları, en sık görülen istismar çeşidinin baba-kız ve baba-oğul ilişkisi içinde, ardından da dede-torun, ağabey-kardeş ve akrabalar ilişkileri içinde gerçekleştiğini ortaya çıkardı. Yapılan klinik ve sosyal araştırmalar bu suçu işleyenlerin de geçmişlerinde yakınları tarafından bu şiddete maruz kaldıklarını gösteriyor. Şiddetin her türü önlenmedikçe nesilden nesle aktarılır. Cinsel şiddet de öyle. Yani şiddet babadan oğula geçer, mağduriyet anneden kızına. Çünkü öğrenme, yaşantılama yollarıyla bu şiddeti sonraki kuşaklara aktarırız.
Çocuk evliliklerinin toplum nezdinde kabul gören bir yanı var, en azından toplumun bunu normal karşılayan bir kısmı var. Oysa bu durumun tüm topluma negatif etkileri var…
Elbette… Erken ve zorla evlilikler aslında çocukların normal yaşama haklarını ihlal eden psikolojik ve cinsel istismarlar. Yani çocuklara yönelik cinsel şiddetin toplumsal ve yasal olarak kabul edilmesi. Bu şiddet çocukların yaşamlarını yıktığı gibi çocukları ruhen öldürmekte; sosyo-kültürel yozlaşmaya neden olduğu gibi dini inançları da tehdit etmekte. Ayrıca ruhen gelişmemiş çocukların erken evlendirilmesi ve erken yaşta anne olmaları ülkenin sağlık, kalkınma ve barış alanlarında çok ciddi sorunlar yaşamasına neden olan önemli bir kaynağı teşkil eder.
Çocuklara yönelik her türlü ihmal ve istismarın önlenmesi için farkındalık yaratmak çok önemli, neler yapılmalı?
Araştırmalar gösteriyor ki çocukların, aile ve toplumların cinsel şiddet/istismar konularında farkındalık yaratılarak bilinçlendirilmesi bu suçu yüzde 75 oranında önlüyor. Bu nedenle öğrencilerimle 2007 yılından beri çocuklara yönelik ihmal ve istismarı önleyici çalışmalar yapıyoruz. Bilgi Açık Kapı (www.bilgacikkapi.com) bu vesileyle kurulmuş ve toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yapan bir sivil harekettir.
World Human Relief Projesi (WHRP) neler yapar?
WHR yoksulluk, hastalık, açlık, savaş ve felaket durumlarında insanların ihtiyaçlarını sağlamak ve acısını azaltmak amacıyla kurulmuş kar gütmeyen bir sivil toplum girişimidir. Önemli amaçlarımızdan biri yokluk/yoksunluk çeken ya da travmaya maruz kalmış çocuk ve ailelerin hayat koşullarını iyileştirmek ve eğitimleri için olanaklar yaratmaktır. WHR yardıma muhtaç aile ve çocukları, özellikle de bakımsız, suistimale uğramış, travma deneyimlemiş, evsiz ve yoksul aile ve çocukları hedef kitlesi olarak belirler. WHR, çalışmalarını Türkiye’de ve dünyanın birçok yoksul ülkesinde sivil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak yürütür. Tüm Afrika ülkeleriyle ama özellikle Doğu Afrika, ve Asya ülkelerinde çalışmalarımız oluyor.
Sıradaki projeler neler?
Türkiye’de yoksul ve yoksun bölgeler için okul inşa projemiz ve “çocuk gelin damat olamaz” aile eğitimleri projesi var. Doğu Afrika son 60 yılın en kurak zamanını yaşıyor. Öldürücü açlık ve susuzluk var. Buna yönelik proje geliştirmeye başladık acil olarak. Uganda yetim çocukların en çok olduğu Afrika ülkesi. Bu çocuklara yönelik psiko-sosyal destek projemiz var. Birçok Afrika ülkesinde sürüdürülebilir tarım ve kaynak yaratma projelerimiz olacak. Üzerinde çalışıyoruz (www.worldhumanrelief.org ).
BİLGİ’den nasıl bir destek alıyorsunuz?
BİLGİ en büyük sponsorlarımızdan. Bize hem bütçe hem de yer imkanı veriyor. Örneğin Nepal’de Tamang Community (en aşağı görülen sınıflardan biri) için yaptığımız anaokulu için eksik bütçemizi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi tamamladı. Fakülteme çocuklar adına minnettarım.