Onur Çokuludağ 1979 İstanbul doğumlu bir akademisyen. 2015 yılından beri İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde ders veriyor. 1 yıllık kısmi zamanlı öğretim görevlisi görevinden sonra MYO müdürü Sayın Uğur Başer’in önerisi ve desteği ile tam zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı.
2002 yılında göreve başladığı ve 2015 yılları arasında 13 senelik sektör tecrübesi ile öğrendiği doğruları ve yanlışları öğrencileri ile paylaşıyor. Şu an restoran yönetimi ve pazarlama, Catering, Bilgisayar uygulamaları dersleri veren Onur Çokuludağ ile kariyeri üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde lisansınızı tamamladıktan sonra yine BİLGİ’de master’ınıza devam ediyorsunuz. Eğitim hayatınız ile başlamak isteriz. Eğitim hayatınızda öne çıkanlar nelerdir, neler yaptınız, nasıl bir süreçti vb. gibi…
Tüm akranlarım gibi ne olacağım hayali ve belirsizliği ile geçen ortaokul ve lise yıllarım ve sonrasında İstanbul Bilgi üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümü ile devam eden bir öğrenim hayatım oldu. Reklamcılık Bölümü ile yan dal yaparken reklam sektöründe çalışmak istediğimden emin oldum. Babamın reklam filmi yönetmeni olmasının bu kararda çok önemli bir etkisi oldu. Aynı şekilde mezun olduğum sene yönetmenliği bırakıp prodüksiyon şirketimizin kapanmasının da farklı etkileri olduğunu değinmeden geçmeyeyim.
1997 yılı itibari ile İstanbul Bilgi üniversitesi ilk öğrencilerinden biri olma ve birbirinden kıymetli hocalarımızdan ders alma şansım oldu. Betül Mardin, Atilla Aksoy’dan dersler aldım. Şişli Terakki’de geçirdiğim senelerde standart bir öğrencinin sözlük anlamı olmamı, Annemin veli toplantılarında “Onur nasıl geçiyor anlamıyorum hiç ders çalışmıyor” cümlesi ile özetleyebilirim.
Üniversite eğitiminiz için BİLGİ’yi tercih ettiniz ve sonra okulda kalarak kariyerinizi ilerlettiniz. Bu süreçten bahseder misiniz; mesela neden BİLGİ diye sorsak…
İnsanlar en büyük hatalarını genellikle tecrübesi olmayan alanlarda yaparmış, bir kere yaptığımız üniversite seçimi nerede ise tüm hayatınızı şekillendiriyor. Akademik kadrosu İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni seçmemde en büyük etken olmuştu, bununla beraber eğitim hayatımın en verimli ve başarılı yıllarını (bana göre tabi ) üniversite eğitimin sırasında geçirdim. Okulun verdiği serbest düşünce ortamı ile başarılı öğrenciye dönüştüm, tüm fikirlerin özgürce konuşulduğu ve tartışıldığı bir ortam, ortaokul ve lisede aldığım disiplin ile birleşince 15 yıllık öğrencilik hayatımın en zevkli ve verimli 4 senesini geçirdim.
Kariyerinizin ilk yıllarında başka bir alanda çalışmalarınız oldu mu yoksa direkt akademisyenlik ile mi başladınız? Akademisyen olmadan önce neler yaptınız, kariyerinizin ilk yılları nasıl geçti özellikle okul bittikten sonra…
Üniversite eğitimi sonrası çalışma hayatına hızlı bir geçiş yaptım, üniversite diplomamı daha almadan tüm düzenimi değiştirerek çalışmak için yurtdışına yerleştim. Kendi ayaklarının üzerinde durmak için çok iyi bir fırsattı. Üniversitenin duvarlarında yazan “Non scholae sed vitae discimus” okul için değil hayat için öğrenme cümlesi ilk defa zihnimde anlam kazandı. İnsan öğrenci iken anlamlandıramadığı birçok bilgiyi iş hayatında daha iyi yorumlayabiliyor. Çok farklı sektörlerde çalışma fırsatım oldu o yıllarda bana çok negatif gelen bu durum şu an bakınca çok önemli bir hayat tecrübesine dönüştü. Gıda sektöründen, servis sektörüne, kısa bir süre teknoloji sektöründe çalışarak farklı tecrübeler kazanma fırsatım oldu.
Akademisyen olmaya ne zaman karar verdiniz ve neden bu mesleği seçtiniz?
Aslında bu kararı ben vermedim diye bilirim. Şansın insanların karşısına hayatta farklı şekillere çıktığına inanırım. Bu da benim şanslarımdan biriydi. Eşim sahibi olduğumuz restoranda çalışmayı bırakıp, İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi Bölüm Başkanı Sayın Dilistan Shipman’ın desteği ile akademisyen olma yolunda ilerlerken, bu mesleğin bana göre olduğundan, gençlerle bir arada olup, birikimlerini aktarmaktan ve bunun verdiği keyiften bahsetmeye başlayınca, kısmi zamanlı olarak Restoran Yönetimi dersleri vermeye başladım.
Daha sonrasında da deneyimlediğim bu meslekte kalıcı olmam gerektiğini anladım. Sayın Uğur hocamın da desteği ile kadrolu öğretim görevlisi olarak bunca zamandır aradığım mesleği bulmuş oldum.
Akademisyenliğin iyi ve zor taraflarını soracak olursak; yaşadığınız iyi ve zor yanlardan bahseder misiniz?
Kendimi akademisyen olarak adlandırmakta zorluk yaşıyorum yaptığımı sektör tecrübelerini öğrenciler ile paylaşmak olarak adlandırmak daha doğru diye düşünüyorum. İşin zor tarafı farklı bir jenerasyon ile bu eğitimi yapıyor olmak. Benim neslimin özellikleri ile öğrencilerimiz temelde büyük farklılıklar gösteriyor, yaşıtlarım belirli meslek gruplarına ve pozisyonlarına mutlak saygı ile büyürken öğrencilerimizin dahil olduğu jenerasyon karşısındakilerden bu saygıyı kazanmalarını bekliyor. Benim için birçok sorunun cevabı daha çok çalışmak olarak özetlenirken onlar istediklerini almak için gerekli çalışmayı hesaplıyorlar, bunu öğrenmek adapte olmak ve bilgi paylaşımını bu doğrultuda yapmak işimizin en zor kısmı bence. Mesleğin iyi yanlarından favorim mezuniyet törenleri, öncelikle törenlerin okulumuzda yapılmasını destek verenlerdenim. Mezuniyetlerde öğrencilerimiz gözlerindeki parıltı paha biçilemez.
BİLGİ ile devam edelim. Kariyer yaşantınız boyunca BİLGİ’li olmanın ne gibi avantajlarını yaşadınız?
Öncelikle bireysel olarak benim için bir gurur kaynağı, öğrencisi olduğum sıralarda ders vermek büyük bir mutluluk benim için. Öğrencilerim ile bu bilgiyi paylaşmanın çok etkili olduğunun farkına vardım. Onlar ile bağ kurmak ve paylaşılan bilgilin samimiyeti açısından büyük bir fark yaratıyor. BİLGİ’li olmak öğrenci iken pek anlaşılan bir kavram olmayabilir ama mezun olduğunuzda, diğer BİLGİ mezunları ile yolunuz kesiştiğinde daha anlam kazanıyor. BİLGİ’nin ne büyük bir aile olduğunu anlamak için mezunu olmak gerekiyor galiba.
Hem bir BİLGİ’li hem de bir akademisyen olarak öğrencilere tavsiyeleriniz neler olurdu?
Eğitim ve öğretim tüm aşamaları ile çok önemli ve kıymetli ama üniversite öğretimi bireye çok şeyler katıyor. İş hayatında bana fayda sağlayan birçok düşünce üniversite yıllarında aşılanıyor. İçinde bulundukları dönemin farkında olmalarını tavsiye ediyorum teknolojinin bu denli hızlı geliştiği bu çağda bu teknolojiyi anlamaları ve ayak uydurmaları gerekiyor. Bilgisayarlar, internet derken öğrencilerimiz yeni bir teknolojik ürünün veya gelişmeni şahidi olacaklarını düşünüyorum. Bu yeni geleceğe hazırlıklı olmaları onlara en büyük tavsiyem olur.
Geleceğe dair planlarınız nelerdir?
Her geçen gün bu mesleği daha iyi yapmak için yollar arıyoruz. İnsan hayatına direkt etki eden kutsal mesleklerden birini yaptığımızın farkında olarak hareket etmek gerekiyor. Bilgi’nin sağladığı Eğiticinin eğitimi programlarına katılarak öğrenciler ile aramıza girmesi muhtemel jenerasyon farklarına bertaraf etmeye çalışıyorum. Daha çok okumamız gerekiyor daha çok çalışmamız gerekiyor daha yapacak çok şey olduğuna inanıyorum.