2003 yılında BİLGİ Televizyon Gazeteciliği Bölümü’nden mezun olan Yiğit Alpman, 2011 yılından beri İZ TV’de “Yolda” isimli seyahat/belgesel programının sunuculuğunu yapıyor.
Öğrencilik hayatına Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Radyo TV ve Sinema Bölümü’nde okuyarak başlayan Yiğit, ikinci yılında BİLGİ Televizyon Gazeteciliği Bölümü’ne yatay geçiş yaptı. Pek başarılı bir öğrencilik geçirmediğini söyleyen Yiğit, Kuştepe Kampüsü’nün spor salonunda yüksek lisans yapan arkadaşlarıyla basketbol oynadıklarını söylüyor.
2002-2003 yıllarında, henüz öğrenciyken Tercüman Gazetesi’nde haftalık Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi (NBA) üzerine yazılar yazmaya başlayan Yiğit, gazetecilik hayatına BirGün gazetesine haftalık yazılar yazarak devam etti. Henüz öğrenciyken adım attığı medya sektöründe çalışmaya, mezun olduktan sonra da devam etti. Mezuniyetinin ilk bir yılında Pozitif Film Yapımı Şirketi’nde prodüksiyon asistanı olarak çalışırken, Tercüman Gazetesi’nde haftalık basketbol yazıları yazmaya da devam ediyordu. 2005 yılının Nisan ayında askere gidip geldikten sonra Referans Gazetesi’nde staja başlayınca da muhabirliğin aslında kendine göre olmadığına karar verdi. Bir arkadaşının önerisiyle Sinemaj’da yabancı dizilerin altyazı çevirilerini yapmaya başladı. 2009’a kadar altyazı işini sürdürürken bu zamanda edindiği çevre sayesinde de farklı işlerin kapısı açılmış oldu. Doğuş Grubu’nda çıkan SLAM Dergisi’ne aylık çeviriler yapmaya başladı. Dergi kapanana kadar da bu işine devam etti.
“Kamera karşısında rahat olduğumu söylediler”
Sporun dışında sinemaya da büyük ilgisi olduğunu anlatan Yiğit, “Yolda” adlı seyahat/belgesel programı sunuculuğuna nasıl başladığını da şöyle anlatıyor: “Film izlemenin yanı sıra box-office takip ediyor ve araştırma kitapları okuyordum. 2007 yılında Medyavizyon Film Dağıtım Şirketi’nde film alım departmanında asistan olarak işe başladım. Burada da yaklaşık bir yıl çalıştım. Fakat bu iş de bir türlü içime sinmiyordu. Telefon ve yoğun e-posta trafiği beni çok sıkmaya başlamıştı. Ardından 2009’da gazeteci arkadaşım Barış Balcı’nın tavsiyesiyle Eurosport Türkiye’ye spor spikerliği için başvurdum. 3 aylık bir staj süresinden sonra yavaş yavaş yayın almaya başladım. Bu tam bana göre bir iş dediğim ilk yer Eurosport oldu. Tabii sevdiğiniz işi yapmanın bazı bedelleri oluyor. Kurumsal şirketlerden alabileceğiniz maaşları buralarda göremiyorsunuz. Başka bir şey daha bulmalıydım. O da İZ TV oldu. 2011’den beri ‘Yolda’ isimli seyahat/belgesel programının sunuculuğunu yapıyorum. Öğrencilik yıllarımda yakın bir arkadaşımla skeçler çekiyorduk. İzleyenler kamera karşısında rahat olduğumu bunu bir fırsata çevirebileceğimi söyledi. Bu şans da İZ TV’de oldu. “Yolda” için tanıştığım kendi projelerini çeken Eren Arpacık’la önce bir demo çektik. Kabul edildi ve biz de yola çıkıp çekimlere başladık. 3.5 yıldır devam ediyoruz”.
Medya sektöründe çalışmanın mutluluk getirdiğini anlatan Yiğit, hobilerinin işi olduğunu söylüyor. “Hem Eurosport’ta spikerlik yaparken hem İZ TV için Yolda programını çekerken çok keyif alıyorum. Hobileriniz bir bakmışsınız işiniz olmuş. Böylece başarılı olma fırsatınız artıyor. Tabii yorucu tarafı da var. İnsanların televizyonda gördükleri, yarım saatlik eğlenceli versiyonu. ‘Ne güzel geziyorsunuz, işe bak, keşke ben de böyle çalışsam’ diyenler büyük çoğunlukta. Aslında bu fırsat herkese geliyor. Ancak siz hazırsanız bu fırsat trenine binip gidebiliyorsunuz. Yok eğer hazırlıksızsanız bu fırsatlar sizin haberiniz olmadan yanınızdan geçip gidiyor” diyor.
Yiğit’in medya sektöründe çalışmasında, Prof. Dr. Haluk Şahin ve Güneri Civaoğlu’nun derslerde sürekli kendi yaşadıklarını anlatmasının etkisi büyük. Dersi dinlerken kendi kendine, “Ne güzel yaşamışlar” dediğini hatırlıyor Yiğit.
“Hep ilk kaynaktan öğrenmeye çalıştım”
Üniversite eğitimi haricinde 2011 yılında Dialog Anlatım İletişim’de Seslendirme ve Spor Spikerliği kurslarına da katılan ve sertifikalarını alan Yiğit, bugünkü işini yapmasında spora ve sinemaya olan ilgisinin büyük rol oynadığını söylüyor. “Hep ilk kaynaktan öğrenmeye çalıştım. Bu sayede İngilizcem gelişti. İngilizcem ilerledikçe de her şey dallanıp budaklandı. Lise yıllarında babam İngiliz futbol, Amerikan basketbol dergilerini getirirdi. O sıralar yabancı spor dergileri İstanbul’da da satılmaya başlamıştı. Harçlığımı dergilere harcıyordum. Şimdi faydasını görüyorum. Kişisel olarak da samimiyet diyebilirim. Seyahat programımızın devam etmesi, samimi ve doğal bir iş yapmamız sayesinde oldu.”