Burak Keskin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Birliği İlişkileri bölümünde lisans eğitimi aldı. Öğrencilik yıllarını dolu dolu geçiren Keskin, “Okul için değil, yaşam için öğrenmeliyiz” sloganıyla, akademik bilginin yanı sıra hayata dair önemli bilgiler edinerek mezun olduklarını ifade ediyor.
2006 yılında gönüllü olarak çalıştığı Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’yle ilk sivil toplum deneyimini kazanan Keskin, mezuniyetimin ardından bu alana profesyonel anlamda devam etme kararı alıyor. “2012 yılından beri TOFD’nin Uluslararası İlişkiler ve Projeler Sorumlusu olarak sivil hayata elimden geldiğince katkı sağlamaya çalışıyorum” diyen Keskin, derneğin uluslararası bağlantılarını yönetiyor. Bununla birlikte TOFD’nin tüm projelerini ekibiyle birlikte tasarlıyor, planlıyor ve sonrasında da uygulanmasını sağlıyor.
“BİLGİ, öğrencilerini en iyi şekilde sosyal hayata hazırlıyor”
Üniversite tercih sürecini, “Bütün lise öğrencileri gibi benim de kafam çok karışıktı” diye anlatan Keskin, yapacağı tercihle hayatını şekillendirecek adımı atacağımın farkında olduğunu söylüyor. Doğru karar vermeyi çok önemsiyor ve beni ne mutlu eder sorusuna cevap arıyor. Birçok farklı üniversitenin, ilgisini çeken bölümlerini detaylıca inceliyor ve BİLGİ’nin öğrencilerini sadece akademik yönden beslemediğini, gerek üniversite içerisinde gerekse üniversite dışında sunduğu birçok olanakla öğrencilerini en iyi şekilde sosyal hayata hazırladığını gözlemliyor. Bu gözlem Keskin’in BİLGİ’yi tercih etmesindeki en önemli neden oluyor.
“Üniversitemden her ortamda gururla bahsediyorum”
Her insanın kendini tanıtırken kullandığı bazı sözcükler vardır. İşte BİLGİ mezunu olmak da Keskin’in kendini tanıtırken en çok kullandığı sözcüklerin başında geliyor. BİLGİ’nin sosyal yanına vurgu yapan Keskin, “Özellikle Türkiye’de sivil topluma yaptığı katkılardan dolayı üniversitemden her ortamda gururla bahsediyorum” diyor.
“Çeşitli engel gruplarından çocuklarla dans edip, şarkılar söyledik”
2006’da BİLGİ’de hazırlık sınıfı öğrencisi olan Keskin ilk sivil toplum tanışıklığını şöyle anlatıyor: “Bir gün yanıma bir arkadaşım gelip, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin düzenlediği uluslararası bir çocuk festivali varmış. Gönüllü olarak festival boyunca onlara destek olabilecek gönüllüler arıyorlarmış dedi.” Teklif çok güzel bulan Keskin, daha önce hiç engelli bir çocukla iletişim kurmadığı için kesinlikle yapamam diye düşünür. Yine de bu önemli bir adım olabilir diyerek, arkadaşının teklifini kabul eder. O sene (2006) TOFD tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Gülen Çocuk Festivali’nde gönüllü olarak çalışır. Bir hafta boyunca Türkiye’nin ve dünyanın farklı yerlerinden gelen çeşitli engel gruplarından çocuklarla dans edip, şarkılar söyler ve tüm İstanbul’u gezer. Bir hafta boyunca hayatı paylaştığı gruptan ayrılırken, derin bir üzüntü duyan Keskin şöyle der: “O bir hafta boyunca birbirimizin hayatına o kadar güzel dokunmuştuk ki; ikinci festivali üçüncü, dördüncü, beşinci festival takip etti.”
Lisans eğitiminin ardından ABD’de yatırım yapmak isteyen bir iş adamı grubundan teklif alan Keskin, yatırımın hazırlık aşamasını Türkiye’de geçirir. Bu süreçte, yapmak istediği şeyi daha iyi sorgulama şansını yakalayan Keskin, birilerinin daha fazla para kazanmasına katkı sağlamaktan ziyade birilerinin hayatına dokunmak ve toplum için bir şey yapmak istediğine karar verir. Bu arada 6. festivalin de zamanı gelmiştir. Öğrencilik hayatından sonra profesyonel meslek hayatında da 6. Uluslararası Gülen Çocuk Festivali’nde gönüllü olarak yer alır ve kendini sorgulama sürecine noktayı koyar. Festivalden 1 hafta sonra dernekte profesyonel olarak çalışmaya karar veren Keskin, bu kararı şöyle açıklar: “Yapmak istediğim iş buydu. Birilerinin hayatına dokunmak ve onlardan öğrendiklerimle kendi hayatımı anlamlandırmak istiyordum.”
“Sivil toplumun önündeki bürokratik engeller kalkmalı”
Türkiye’de STK çalışmalarının güçlenmesi için 2 temel gereksinime ihtiyaç olduğunu söyleyen Keskin, “Bunlardan ilki Kamu – Sivil Toplum Diyaloğunun Geliştirilmesi. Türkiye’de STK’lar, günümüzde sosyal devletin görevleri olan; fakat ülkemizde bu anlamda eksik kalan noktalarda çalışmalar yapıp, bir anlamda devletin bu açığını kapatıyorlar. Türkiye’de bir sivil toplum örgütünü yönetmek tahmin ettiğinizden çok daha zor. Toplum için bir şeyler yapmaya çalışırken bir yandan da bürokrasiyle başa çıkmaya çalışıyoruz. Tam da bu anlamda kamunun görevi, bu bürokratik engelleri kardırıp, sivil toplumun önünü açmak ve sivil alanda yapılan çalışmaları kamu kaynaklarıyla desteklemek. Bir devletin STK’ları ne kadar güçlüyse, devlet de o kadar güçlüdür” diyor.
Sivil toplum çalışmalarının güçlenmesi için ihtiyaç duyulan ikinci gereksinimi ise şöyle açıklıyor Keskin, “Diğer bir gereksinim ise gönüllülüğün yaygınlaştırılması… Son yıllardaki teknolojik gelişmelerin ardından hepimiz artık hayatımızı çok hızlı yaşar hale geldik. Sürekli bir yerlere koşturuyoruz ve yetişmeye çalışıyoruz. Hâlbuki durup bir kendimize baktığımızda, aslında ne kadar da boş vaktimizin olduğunun farkına varacağız. Zamanımızın bir bölümünü sivil alana yatırırsak, ilerideki nesillere çok daha yaşanabilir bir dünya bırakabileceğimize inanıyorum.”
En çok sınav gecelerini özlüyor
Öğrencilik hayatına dair en çok neyi özlediği sorusuna şu cevabı veriyor Keskin: “En çok özlediğim anlar genellikle sınav öncesi geceleri. O gecelerde arkadaşlarımızla bir araya gelip; birkaç saat sonra gireceğimiz sınava çalışmak yerine, yaptığımız o koyu muhabbetler… Sınava dakikalar kala aklımızın başımıza gelmesi ve notlarımızı telaşlı bir şekilde karıştırmaya başlamamız… Tüm bu son dakikacılığa rağmen 4 sene sonunda güzel bir şekilde kepimizi en uzağa fırlatabildik. O gecelerin sabahında yaşanılan stresler elbette unutuldu; fakat o yapılan muhabbetler, kurulan dostluklar asla…”
Kamp yapıyor
“Sivil Toplum öyle bir şeydir ki insanın kanına bir kere girdimi kolay kolay çıkmaz” diyen Keskin, arkadaşlarıyla beraber 3 sene önce kurdukları Liman Gençlik ve Kültür Derneği’nin faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “Bir gençlik merkezimiz var bu merkezde eğitim gören yaklaşık 700 genç arkadaşımız var. Ben de Liman Gençlik ve Kültür Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak tamamen gönüllü olarak görev yapıyorum. Kısacası beni ararsanız ya TOFD’de ya da Liman Gençlik Kültür Derneği’nde bulursunuz. Her ikisinden vakit bulduğum zaman da arkadaşlarımla şehir hayatından biraz uzaklaşıp kamp yapıyorum. Bu nedenle üçüncü seçenek de doğa.”
Söyleşiyi tamamlarken Vitae okurlarıyla iki ayrı mesaj paylaşan Keskin’in ilk mesajı, hala BİLGİ sıralarında oturan öğrencilere: “Lütfen öğrenciliğinizin keyfini çıkarın. Sosyal anlamda hayata hazırlanmak için gidin farklı sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük yapın. Sizi temsil eden bir sivil oluşum olmadığını düşünüyorsanız, kendi oluşumunuzu kendiniz kurun. İnanın her şey bir hayalle başlıyor; ardından siz bile işin geldiği noktaya inanamıyorsunuz.”
İkinci mesajını BİLGİ mezunlarıyla paylaşmak istediğini belirten Keskin, şöyle diyor: “Birçoğunuz ülkemizin, hatta dünyanın önde gelen kurum/kuruluşlarında faaliyetler gösteriyorsunuz. Sivil alana katkı sağlamak için illaki sivil alanda çalışıyor olmanız gerekmiyor. Sizler de çalışmış olduğunuz kurum/kuruluşlar ile STK’lar arasındaki köprüler olabilirsiniz. Sivil alana sağlayabileceğiniz o kadar büyük destekler var ki…”
Üniversitedeki favori mekânınız neresiydi? Santral’in çimenleri
Favori hocanız kimdi? Yörük Kurtaran
En son hangi kitabı okudunuz? The Little Book of Big Coaching Models: 76 ways to help managers get the best out of people / Dr. Bob Bates
En son hangi filmi izlediniz? Cennetin Rengi
En son hangi şehre gittiniz? Hasselts (Belçika)