Pro Bono Hukuki Destek Ağı, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin bir adalete erişim projesidir. 2006 yılından beri yürütülüyor ve ücretsiz hukuki hizmet sunan avukatlar ve hukuk bürolarıyla bundan yararlanan sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiriyor.
Bugüne dek, onlarca STK ve yüzlerce kişi, ücretsiz hukuki bilgi almak ve avukatlık hizmetine erişim sağlamak amacıyla bir araya getirildi. Geçtiğimiz günlerde Pro Bono Ağı ve İstanbul Barosu tarafından bir ilk olarak Türkiye’de Pro Bono Sempozyumu gerçekleşti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Vekil Dekan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ile sempozyumu ve Pro Bono hukukçuluk üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Pro Bono Ağı ve İstanbul Barosu tarafından bir ilk olarak Türkiye’de Pro Bono Sempozyumu gerçekleşti. Pro Bono ile başlayacak olursak… Pro Bono nedir? Türkiye ve dünya da yaygınlık oranı nedir?
Evet, 2018 yılı Temmuz ayında, İstanbul Barosu toplantı salonunda, İstanbul Barosu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Pro Bono Ağı’nın işbirliğiyle, “Türkiye’de Pro Bono” başlıklı bir konferans düzenlendi. Ve bu toplantıya, büyük kısmı Baro mensubu olan hukukçuların geniş sayıda katılımı hepimizi sevindirdi.
Pro bono, Latince bir deyiş ve Türkçe’de, “hayrına” ya da “yararına” şeklinde bir karşılık vermek mümkün. Ancak bu terimi, hukukçuluk ya da bir hukuk hizmeti bağlamında kullandığımızda, yani “pro bono hukukçuluk” gibi bir terimle ifade ettiğimizde ortaya çıkan anlam, toplum yararına ya da kamu yararına yapılan bir hukukçuluk anlamına gelir. Denilebilir ki, son tahlilde, hukuk mesleği ve hukuk hizmeti zaten kamusal bir fayda gözetmez mi? Elbette böyle olmalıdır ve bu, yanlış bir değerlendirme olmaz. Ancak burada söz konusu olan, aslında, avukatların toplumsal sorumluluk gereğince yaptıkları ve maddi bakımdan karşılıksız, ücret alınmaksızın yapılan bir hukuk hizmetine verilen addır. Böylece adalete erişimde zorluk yaşayan, maddi olanakları sınırlı olan çevrelere sunulan bir hizmet hatıra gelmelidir.
Bu yönde gerçekleştirilen faaliyetler ilkin ABD’de başlamış, daha sonra Britanya başta olmak üzere Avrupa’da ve Doğu ve Güneydoğu Asya’da yaygınlaşmıştır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde kurulan “Pro Bono Ağı”, bu uygulamanın Türkiye’deki ilk örneğidir, 2006 yılında başlatılmıştır ve aynı zamanda, Avrupa’daki ilk ağ oluşumlarından biridir. Son yıllarda, ülkemizdeki bazı başka hukuk fakülteleri bünyesinde de bu yönde adımlar atıldığını görmekten memnuniyet duyuyoruz.
Pro Bono Ödülü’nün ilki, Fakültenizce geçen yıl takdim edildi. Bu ödül töreninin toplum yararına hukuk desteğinin yaygınlaştırılması ve teşviki için taşıdığı önemden bahseder misiniz?
Evet, bu doğru; ancak bu ödülün tanıtılması ve takdimi anlamında ilk kez 2017 yılında ödül vermeye başlamıştık fakat belirttiğiniz gibi, ilk ödüller geçen yıl takdim edildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde yürütülen “Pro Bono Ağı”, ücretsiz hukuki hizmet sunan avukatlar ve hukuk bürolarıyla bundan yararlanan sivil toplum kuruluşlarını (STK) bir araya getirir. Bugüne dek, onlarca STK ve yüzlerce kişi, ücretsiz hukuki bilgi almak ve avukatlık hizmetine erişim sağlamak amacıyla bir araya getirilmiştir.
Bu tür ödüllerin birkaç bakımdan önemi var. İlkin, biraz önce temas ettiğim çerçevede, bu konuda etkin olan hukuk bürolarının ya da bu işbirliği ağı içinde yer almak isteyen hukuk bürolarının bu gönüllülük hizmetini başarıyla yerine getirmelerinin takdir edildiğinin aleniyet kazanması ve ödüle layık bulunması, eski tâbirle “marifet iltifata tâbidir” deyişinin bir ifadesidir. Öte yandan, toplumsal ilişkilerimizin kurulması, sürdürülmesi ya da sona erdirilmesi gibi konularda, belli alanlarla sınırlı bile olsa, ilişkilerin hukuka uygun olmasına dayanan bir faaliyet ortamının sağlanması ve bunun güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır. Bunlara ilâveten, tüm dünyada olduğu gibi, özellikle büyük avukatlık bürolarında yürütülen ve esasen ticari ve finansal bir eksende gerçekleşen ulusal ya da uluslararası nitelikteki hukuk hizmetlerinin sadece bu piyasa ilişkileriyle sınırlı kalmaması ve farklı ihtiyaçlara yönelik olarak, toplumsal bir fayda sağlamaya da yönelmesi kayda değer bir sorumluluktur.
Pro Bono uygulamasından kimler yararlanabilir?
Aslında bu uygulama konu bakımından çok farklı alanlarda uygulanabilir; ancak elbette belli bir kurumsal politika ve öncelikte bulunulması hem başlangıç için hem de işin yürütülebilirliği bakımından önemli. Fakültemiz bünyesindeki “Pro Bono Ağı” da böyle kuruldu ve öncelikle STK hukukuna yönelik bir hukuki desteği ön planda tutarak gelişti.
STK hukukunun dışında, Üniversite’nin “Pro Bono Ağı” sayfasında da yer verildiği gibi, orada sunulan ve ilgili araştırma ekibi tarafından hazırlanan “Rehberler” sayesinde, herkese yönelik olarak, küçük ya da büyük hukuki sorunlar ya da hukuki girişimlerle ilgili olarak nasıl bir hukuki yol izlenmesiyle ilgili bilgilere de yer veriliyor. Bunlar afet durumlarından bir şikâyet başvurusunda bulunmaya ya da idareden herhangi bir bilgi talep edilmesi, vb. nitelikte ilişki ve durumlarda nasıl bir hukuki çerçeveyle yüzleşileceğine dair bilgilerin sunulmasından ibarettir. Ancak elbette bu konularda daha ileri bir hukuki adım atılması durumunda, bir avukatlık hizmetinden yararlanılması ve sadece bu bilgilerle yetinilmemesi yerinde olur. Zira bu çerçevede asıl amaçlanan, doğru bir başlangıç yapmak ve o kategorik sorunla ilgili ana gelişme çizgisinin nasıl şekilleneceği konusunda bir önbilgi sahibi olunmasıdır.
Türkiye’de Pro Bono uygulaması daha çok hangi hukuk bürolarından erişilebilir?
Aslında, bu konuda bir ad vermek ya da adres göstermek etik bakımdan doğru olmaz. Büyük hukuk büroları kadar daha küçük ve orta boy hukuk bürolarınca da böyle bir hizmetin yerine getirilmesi mümkündür. Bu bağlamda asıl önem taşıyan soru Üniversite’nin “Pro Bono Ağı”na ilişkin sayfasında da belirtildiği gibi, belli konularda o sayfada yer alan bilgilerden yararlanarak ya da bu ağa destek veren kişi ve bürolardan
STK’lara Pro Bono nasıl fayda sağlıyor?
Belki öncelikle “Neden STK hukuku?” diye sorulabilir. Günümüz toplumlarında hukukun işlevi elbette her oluşum ve ilişki bakımından birbirinden farklı bir desteği gerektirebilir. Gerçek bir demokrasi, örgütlü bir topluma da ihtiyaç duyar. Dolayısıyla hukukun tanıdığı ve tanımladığı farklı biçimlerdeki yapılara yönelik bir hukuki destek sunma fikri, bu konuda çalışan öğretim kadromuz için daha ön planda yer aldı. Ve bu bağlamda, özellikle “önleyici hukuk” şeklinde tanımlayabileceğimiz bir hukuk hizmetine daha fazla ihtiyaç duyulduğunu fark ettiler ve bu yönde hizmet sunmaya odaklanmış bir ağ kurulması benimsendi.
Dolayısıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde kurulan “Pro Bono Ağı” olarak, özellikle dernekler, vakıflar, kâr amacı gütmeyen ve toplumsal fayda hedefleyen oluşumlar için yararlı olabilecek hukuki bilgi desteği sunulması hedeflendi. Sunulan hizmet bir kuruluş başvurusunun gerçekleştirilmesi olabileceği gibi, işleyişle ilgili olarak, hukuki düzenlemelere uygun bir faaliyetin yürütülmesinin sağlanması ya mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi veya idare ile kurulacak ilişkilerin biçimi ve şartlarıyla da ilgili olabilir.
Pro bono avukat ve baro arasındaki ilişkisi nasıl olmalı?
Aslında burada söz konusu olan bir işbirliğidir. Zira hedeflenen toplumsal fayda, bir toplumda, herkesin, tüm ilişkilerinde olabildiğince hukuka uygun bir davranış ve ilişki içinde bulunmasının sağlanmasıdır. Bu konuda bir bilgi sahibi olunmayabilir ve bu gayet doğaldır. İşte bu durumda, gerekli hukuki bilgi ve desteğin alınması için başvurulabilecek kanalların çokluğu ve bunların birbiriyle iletişim ve işbirliği içinde bulunması, hukukun bir toplumdaki rolü bakımından büyük önem taşır. Pro bono avukatlık ve Baro arasındaki ilişkinin de bu anlayış ekseninde geliştirilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Buna ilişkin çok başarılı uluslararası uygulamalar mevcuttur.
Söyleşimizin finalini BİLGİ ile yapalım. Öğrencilerinize vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?
BİLGİ Hukuk Fakültesi’nde dört yıl boyunca verdiğimiz hukuk eğitimi, elbette bir hukuk öğretimi müfredatının gereklerinin karşılanmasının yanı sıra, öğrencilerimizin mezun olduktan sonra sahip olmaları gereken mesleki becerilere de odaklanır. Bu hedefe odaklanmış öğrenim kazanımları olan çok sayıda dersimiz var. Ve bütün bir hukuk eğitiminin sonunda, kendini “hukukçu” olarak nitelemeye ehil gören bir hukuk fakültesi mezununun öncelikle şu gerçeği göz ardı etmemesi gerekir: Hukuk, insanlar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesiyle ilgili bir formasyon kazandırır. Hukuk eğitimi de o ilişkilerin yoğunlaştığı ya da daha ender karşılaşılan ilişki biçimleriyle ilgili alanlara yönelik bir eğitimdir. Bu nedenle zor bir eğitimdir; zira politika, ekonomi, toplumsal ve kültürel hayat, vb. diğer tüm ilişki ve değerler hukuk alanıyla iç içedir. İyi bir “hukuk eğitimi” bu gerçeği gösterebilmelidir, iyi bir “hukukçu” ise bunun ayırdında olabilmelidir.